Animizm Nedir?

Animizm Nedir?

Animizm aynı zamanda 'canlandırıcılık' anlamına gelir. Doğada insanların ruhları dışında onlara benzeyen ruhların olduğunu savunan, aynı zamanda her bir nesnenin bir ruh tarafından yönetildiğini savunan bir sistemdir.

Animizm'de ölenlerin ruhlarının sonsuza dek dünyadan ayrılmadıkları kabul edilir. Bu inanca göre evrendeki bütün varlıkların, bitki ve hayvan gibi canlıların, denizlerin ve göklerin hatta yağmur ve yıldırım gibi doğa olaylarının giz dolu etkisi olan birer ruhları vardır. Kısacası tüm doğada dolaşması sonucu doğanın canlı olarak algılandığı savunulur.

Animizm'de, ruhlar insanlar arasına karışarak ya onlara şans verir ya da delirtir ve hasta eder. Ve bu ruhlar insanlara tanrılardan daha yakındır. Kötü kalpli, yardımsever vs. olabilirler. İnsanlar davranışları ile ruhları mutlu edebilecekleri gibi rahatsız da edebilirler. Bu yüzden ölü ruhlarını yatıştırmak için onlara adaklar adamak, kurbanlar kesmek, ölmüş atalarının mezarlarına sunularda bulunmak gerekir. Ruhlar da insanlar gibi yaşamak için yemek yemek zorundadırlar. Onların dünyası bizim dünyamızın tam tersidir. bizim kışımız, onların yazı, bizim gecemiz, onların gündüzüdür. bu yüzden ruhlar bizim gecemizde ortaya çıkarlar. Geceleri mezarlık kenarlarından geçilmemesi yönündeki halk inancı da buradan kaynaklanmaktadır.

Animizm'e göre ruhlar, öbür dünyada da bu dünyanın benzeri bir hayat sürdüğünden, ölünün öbür dünyada fakir düşerek başkalarına muhtaç kalmamasını temin etmek lazımdır. O halde, ölen kimsenin eşyalarını, zengin ve kudretli ise, esir ve hizmetkarlarını da, ölüyle beraber göndermelidir. Bu sebeple eşyaları da insanlar gibi canlı saydıklarından bunların ölümlerini temin etmek üzere mezara gömer, yakar veya kırarlar. böylece ölü, öteki dünyaya birlikte götürdüğü eşyalar sayesinde rahatını temin eder.

Animizm'de kişinin vücudunun bir parçası da onun ruhundan bir parça taşır. Kişinin gölgesi, sudaki aksi, tasviri de onun ruhunun bir parçasını taşır; çünkü "tasvir ile gerçek aynıdır." Tek tanrılı dinlerin, özellikle İslamiyet'in resim yapılmasını yasaklaması, bu eski inancı ortadan kaldırmaya yönelik bir harekettir (ya da bu inancın bir sonucudur). İnsan tarafından kullanılan eşyalar da yine onun ruhuyla özdeştir. Ölümden sonra bunlar yakılarak ya da fakirlere verilerek ruhun tekrar gelip yaşayanları rahatsız etmesi önlenir. "ölü gömülürken şahsi eşyası -bilhassa kendi yapmış oldukları ile daimi bir surette temas halinde bulundukları- beraberce mezara konur, yakılır, kırılır ve çok nadir olarak suya atılır veya yüksek bir yere asılır. Ölü, yaşayanları büyük bir kıskançlıkla gözlemektedir. Eğer kendisine ait bir eşyanın başkası tarafından kullanıldığını görürse, derhal eşyasını kullananlara kötülük yapar, uğraşır veya öldürür. Bu yüzden ölünün diriler üzerinde herhangi bir etki yaratmaması ve dirilerin de ölüler üzerinde benzer bir sonuç meydana getirmemesi için ölen kişinin temas etmiş olduğu eşya ile katiyen temas edilmez. Bunun için de bunlar türlü şekillerde yok edilirler.

Bu inançta ölü kutsaldır. Ölüm halinde kimi hareketler yapmak, ağlamak, sızlamak, kadınların saçlarını kesmesi, bedenlerine toprak sürmesi, bazen çok uzun süre konuşmayarak yas tutması gereklidir. Ölüm olayı neticesinde ölünün karısı, yakınları ve eşyası pislenir. Bu sebeple, bu gibi eşya ve canlılar tabudur. onlarla her ne olursa olsun temas etmemek lazımdır. Çünkü bu eşya ve canlılardaki pislik derhal temas edene geçmektedir. Dul kadınlar kocalarının ruhlarına majik bağlarla bağlı olduklarından kimseyle evlenmelerine olanak yoktur. Her şeyden önce bu bağın koparılması lazımdır. Bu sebeple dul kadınlar kendilerini bazı işlemlere tabi tutarlar. Çeşitli milletlerde görülen bugünkü matem elbiselerinin esasını, kocasının ruhunu aldatmak üzere boyalar sürünmek, deri ve kumaş parçaları örtünmek suretiyle kadınlar tarafından yapılan pratikler teşkil eylemiştir.



Kaynak: Orhan Hançerlioğlu - Dünya İnançları Sözlüğü
 
Son düzenleme:
Üst