'Aşk' ve 'Ağrı'

Aurora

Teğmen

‘Vücutta kontrol altına alınması zor iki duygu vardır. Aşk ve ağrı.’

David B. Morris; The Culture of Pain, 1991.



Bu yazıda sizlere birbirleri ile yakından ilişkili iki kavramdan bahsedeceğim: ‘Aşk’ ve ‘Ağrı’

Birbirleri ile olan ilişkilerini anlatmadan önce her iki kavramın ne olduğuyla başlayalım;

Ağrı, bir hasar süresince tanımlanan duyusal ve emosyonel (duygusal) deneyimdir. Ağrı hissinin temel fonksiyonu koruyuculuktur. Hasar sonrası beyin çeşitli sinirsel uyarılar ile uyarılır ve uyarılan beyin, koruyuculuk fonksiyonu için harekete geçerek vücutta kişiden kişiye göre farklılık gösterebilen etkiler ortaya çıkarır. Bu etkilerin kişiden kişiye farklı olmasının sebebi; ağrının insanın geçmişindeki tüm deneyimlerini kapsayan bir his olmasıdır. (Kişinin yaşam süresince kazandığı bilgi, beceri ve tavırların bütünüdür deneyim.) Bu yüzdendir ki aynı ağrılı uyarana maruz kalan kişiler geçmiş deneyimlerinin bir sonucu olarak ağrıyı farklı şekillerde ifade ederler; kimisi aynı ağrılı uyaranı iğne batması şeklinde, kimisi yakıcı, kimisi bıçak kesisi şeklinde ifade edebilir.

Peki ya aşk? Filmlere, kitaplara, bilime konu olmuş son derece karmaşık olan bu kavramı birçok kişi farklı şekillerde ele almıştır. ‘Kalbin çarptığına beynin onay vermesi’, ‘Geçici delilik, aklın tutulması hali’ şeklinde tanımlamalar yapılmıştır. Kelime anlamı olarak ise; Türk Dil Kurumu’nda; aşırı sevgi ve bağlılık duygusu olarak, Oxford İngilizce Sözlüğü’nde 'güçlü bir sevgi duygusu', 'bir şeye büyük ilgi ve zevk' ve 'sevilen kişi veya şey' olarak, Arapçada bir şeye sıkıca sarılıp hiç bırakmadan yukarı doğru tırmanan sarmaşık bitkisi gibi ‘sıkı şekilde sarılmak, sarmaşmak’ olarak, çoğu batı dillerinde ise ‘arzulamak, özlemek, libido’ gibi kelimelerle açıklanmıştır.

Aşk da ağrı gibi bizi biz yapan temel insan deneyimleri arasındadır.

Nörogörüntülemedeki son gelişmeler, aşk ve ağrı ile ilgili beyin aktivasyonundaki benzerlikleri ortaya çıkarmıştır, ağrılı uyarana karşı beynin uyarılan kısımlarının aşık olduğumuzda da uyarıldığını göstermiştir. Bu nedenle aşık olduğumuzda vücudumuz, fiziksel bir ağrı ile benzer tepkileri gösterebiliyor. Örneğin; kalbin hızlıca çarpması, vücut ısısının yükselmesi gibi.

Ağrı, tıpkı aşk gibi, her şeyi tüketir: ona sahip olduğunuzda, başka pek bir şeyin önemi yoktur ve bu konuda yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur.

Aşık olan kişinin beyninde bazı bölgeler kapanır (baskılanır). Aynı durum, ağrıya sahip olduğumuzda da gerçekleşir. Bu da dışarıdaki diğer etkenlere karşı umursamama, tepki vermeme gibi etkiler açığa çıkarır. Düşünün aşık olduğunuz zamanı, gözünüz o olaydan başka şeyi görmez olur, hiçbir şey sizi korkutamaz olmuştur, sanki sarhoş olmuşçasına mantığınız devre dışı kalmıştır. Aynı şekilde ağrınız olduğunda da odak noktanız çoğunlukla ağrıdadır ve başka bir şey düşünmek epey zordur. Beynin bu bölgelerinin baskılanmasının sebebi vücudun kendini korumaya almak istemesidir. Sizi diğer etkenlerden uzak tutarak sadece o duyguya yoğunlaşıp iyileşmek için çabalar. Çünkü yaşamın devam edebilmesi için beynin devre dışı kalan bölgelerinin tekrar aktif hale gelmesi gerekir. Aşık olma duygusunun uzun süre devam ettirilememe sebebi budur. Aşk yerini zamanla mantığa, sevgiye, şefkate bırakır.

Aşık olmanın ağrı üzerindeki etkisi;

Yazıda şimdiye kadar aşk ve ağrının fizyolojik yönden benzerliklerini aktardım. Peki ya aşkın ağrı üzerinde etkisi var mı, aşık olmak ağrıyı azaltır mı, arttırır mı? sorularına değinecek olursak.

Aşık olduğumuzda vücudumuzda açığa çıkan fizyolojik olayların dışında bir de bazı hormonların salgılanması gibi kimyasal olaylar vardır. Dopamin ve oksitosin ödül ve bağımlılık bölgelerinden salgılanan hormonlardır. Aşk ve bağlılık hormonu olarak da bilinen oksitosin hormonunun aynı zamanda ağrı kesici etkisi vardır.

Aşk acısı esnasında salgılanan hormonlar kalbin pompalama yeteneğini de azaltır, göğüs ağrısı hatta kalp krizi benzeri sendromlara da sebep olabilir. Kalp üzerindeki önemli etkilerinden dolayı literatürde bu duruma "kırık kalp sendromu" denir.



‘Çünkü aşk denen şey garip bir virüstü ve hedef organı ne yazık ki doğrudan beyindi.’

Pia Mater, Serkan Karaismailoğlu (Kitap: Sayfa 19)



NOT: Bu yazıda aşk ve ağrının birbirleriyle olan ilişkisi hakkında bilgi verilmiştir. Ama unutulmamalıdır ki aşk ve ağrı çok boyutlu bir deneyimdir ve birçok durumdan etkilenir.



Kaynaklar:

Juan-David Nasio/ The Book of Love and Pain, Book, 1996.

David B. Morris/ The Culture of Pain, Book, 1993.

Clifford J. Woolf/ What is this thing called pain? 2010.

Sofina Tamam and Asma Hayati Ahmad/ Love as a Modulator of Pain, 2017.

Sofina Tamam, Asma Hayati Ahmad, M.E. Aziz/ Pain when love is near, 2017.

Dr. F. Serdar GÜREL/ Ağrının fizyolojisi, 2011.
 
Son düzenleme:
Üst