Dalgalar
Üye
Bastırılan duyguların, anıların veya düşüncelerin daha güçlü bir şekilde yükseldiği ve daha fazla üstünde düşünmeye neden olduğu ile ilgili gayet yaygın bir kanı var. Aslında bu yargı verilere bakıldığında çok da geçerli görülmüyor, düşünmek istemediğimiz şeyi düşünmeyebiliyoruz. Ancak bunda ne kadar istikrarlı ve kesin olduğumuz hala bir çok araştırmanın ana konusu olsa da böyle bir yetimizin olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Uzun süredir bu konu hakkında bir şeyler yazmak istiyordum, ancak kendimi yetkin görmediğim için çekiniyordum. Gene de bu konuda fikrimi belirtmek için biraz daha yetkinim en azından bu fikrin öz sahibinden daha yetkin olduğuma yemin edebilirim.
Freud once said, “Unexpressed emotions will never die. They are buried alive and come out later in uglier ways.”
Öncelikle yazıdan bağımsız birkaç noktaya değinmek istiyorum, dilerseniz geçebilirsiniz.
Öncelikle bir anıyı bastırmaktan kastım aslında o anıyı unutmak, akla daha zor getirilen bir hale getirmek, çağrımını zorlaştırmak. Hepimiz gündelik hayatımızda birçok şeyi istemeden unuturuz. Ya zihnimiz başka bir şey ile meşgul olur ya da o bilgi artık önemsizleşir veya öngöremediğimiz sebeplerden bir şekilde bir şeyleri unuturuz. Bu işin sıkıcı kısmı, eğlenceli kısmı ise unutacağımız şeyi aslında seçebiliriz yani unutmanın bilinçli gerçekleşmesi aslında mümkün.
Bu bilinçli unutma-bastırma iki türlü gerçekleşebilir, bunlardan ilki direkt bastırma yani ‘düşünme’ komutu ile hatırlamayı engelleme. İkincisi ise düşünceyi değiştirme yani farklı bir düşünce ile değiştirerek bastırma. Direkt bastırma süreci düşün/düşünme gibi basit bir paradigma ile incelenebiliyor. Atıyorum radyo-kar, domates-yelek, çit-çalı çiftlerini çalıştınız ve unlar zihninizde eşleşti. Daha sonra sizden radyonun eşleştiği kelimeyi düşünmenizi(think) istediler ve domates ile eşleşen kelimeyi düşünmemeniz (no-think) istendi. Bu prosedürden sonra yelek kelimesini öğrenme aşamasından sonra hiç karşınıza çıkmamış olan çit veya çalı kelimesinden daha zor hatırlıyorsunuz. Yani düşünmeyi bastırmak hiç hatırlamamaktan daha etkili bir unutma yöntemi, buna bastırmaya dayalı unutma (suppression-induced forgetting) deniyor.
Bu paradigma üzerinden anı bastırma mekanizmasını inceleyen bir meta analize göre bu yeti aslında birçok insanda var ve bastırılan materyal görsel olduğunda bastırma daha etkili hale geliyor. Yani bastırma otobiyografik hafızada da etkili olabilir.
Tam bu noktada bir tane deneysel çalışmayı size sunacağım. Tekrardan şunu da belirteyim ki bir tane çalışma asla ikna olmanız için yeterli olmamalı ama bu çalışmanın benzerlerinin de aynı veya benzer çıkarımları desteklediğini belirtmekte fayda var. Ben sizlere sadece genel bir giriş çerçevesi çizme niyetinde olduğum için şimdiye kadar yapılan her makaleyi bu yazıda derinlemesine inceleyemeyeceğim, çünkü gerçekten çok fazlalar.
Küpper ve Anderson (2014) tarafından yapılan bu çalışmanın 2 temel hedefi var: direkt bastırma güçlü çağırıcılara sahip itici görsellerin hatırlanmasını zorlaştırır mı ve bireylerin düşünce kontrol, depresyon kaygı gibi özdeğerlendirmeleri ile direkt bastırma ve hafıza kontrolü yetileri arasında bir bağlantı var mı? Bunu test etmek için katılımcılara bazı obje ve travmatik sahne eşleşmeleri gösterilmiş. Objeler aslında sahnelerden birer nötr parça alınarak seçilmiş. Yani travmatik sahnelerin güçlü birer çağrışımları.
Deneydeki prosedür klasik Düşün/düşünme (TNT) paradigması, Hafızadaki obje-sahne eşleşmelerinden 3’te 2si seçiliyor, bunlardan objeler gösteriliyor ve katılımcılardan eşleştiği sahneyi % 50 olasılıkla hatırlamaları veya bastırmaları isteniyor. Kalan objeler hiç gösterilmiyor, final aşamada bunlara olan hafıza bir temel ölçüt çizgisi oluşturuyor.

Sonuçlar daha önceki TNT çalışmaları ile eşdeğer çıkıyor. Katılımcılar deney boyunca düşünce değiştirme değil, direkt bastırma stratejisini kullanmışlar ve bastırılan sahneleri hatırlanan ve gösterilmeyenlere nazaran daha az hatırlıyorlar. Ayrıca detaylarını anlatmaya kalktıklarında bu sahneler için daha az ayrıntı verebiliyorlar.
Bu çalışmadaki en önemli noktalardan bir tanesi katılımcılardan düşünce kontrol yetilerini değerlendirmeleri (TCAQ: Thought-Control Ability Questionnaire) istenmiş ve bu anket skoruna göre katılımcılar düşük ve yüksek kontrol olarak ikiye ayrılmış. Hafıza testlerindeki sonuçlarına baktıklarında ise ciddi bir farklılık görülmüş. Yüksek düşünce kontrol yetisine sahip insanlar bastırılan sahneleri hem tanımada hem de ayrıntıları hatırlamada daha düşük hafıza performansı göstermişler, yani sahneleri daha iyi bastırmışlar.

Kısaca bu çalışmada ekolojik olarak geçerli, genellenebilir bir deney materyali direkt bastırmanın travmatik anılarda etkili olabileceğini gördük. Bunlara ek olarak hafıza kontrol yetilerinin de bu direkt bastırmanın etkisini modüle edebileceğini öğrendik. Düşük kontrole sahip bireyler bu bastırma stratejisinden yüksek kontrole sahip bireyler kadar faydalanamayabilir. Ayrıca hafıza kontrol yetilerindeki düşüklük anksiyete ve depresyon gibi psikolojik durumlarla da yakından ilişkili olarak biliniyor. Ancak daha önce travma mağduru bireyler ile yapılan bir çalışmada dorsolateral prefrontal bölgedeki kortikal kalınlığı yüksek bireylerin PTSD semptomlarını azalttığı görülmüş. Daha önce direkt-bastırma üzerinde yapılan bir nöral çalışmada sağ dorsolateral-hipokampal ağın engelleyici bir sinyal ile hipokampüsteki hatırlamayı bastırdığı bulunmuştu. Daha da ilginci yazının başında bahsettiğim meta-analize göre anksiyete sahibi bireylerde daha güçlü bastırma etkisi bulunmuş ancak bu bireylerin kontrol yetileri ile ilgili bir veri ya yok ve yayın yanlılığının(publication bias) bir etkisi de mümkün. Bu çalışmalar aslında bize hangi bireylerin travma semptomlarına daha yatkın olabileceğini veya nasıl bu semptomlara sebep olan çağrışımların engellenebileceği konusunda umut vaat ediyor. Bütün bu farklılıkları araştırmak ve onlara göre müdahale süreçleri planlamak gerçekten çok önemli.
Belki bir hafıza engelleme yöntemi olarak direkt-bastırma bazı bireylerde çok etkili olmayabilir, ancak bu bastırılan anıların güçlendiği anlamına gelmez. Çünkü anı bastırılamasa bile aslında güçlenen anı hatırlanan anıdır ve bastırılamadığı için güçlenmiştir. Bu noktada belki farklı bir engelleme stratejisine başvurulabilir. Bana kalırsa düşünceyi değiştirme stratejisi bu konuda ciddi umut vaat ediyor. Ona da bir sonraki yazımda değinmeyi planlıyorum.
Sağlıcakla kalın.
Kaynaklar:
Küpper, C. S., Benoit, R. G., Dalgleish, T., & Anderson, M. C. (2014). Direct suppression as a mechanism for controlling unpleasant memories in daily life. Journal of Experimental Psychology: General, 143(4), 1443.
Stramaccia, D. F., Meyer, A. K., Rischer, K. M., Fawcett, J. M., & Benoit, R. G. (2021). Memory suppression and its deficiency in psychological disorders: A focused meta-analysis. Journal of Experimental Psychology: General, 150(5), 828.
Freud once said, “Unexpressed emotions will never die. They are buried alive and come out later in uglier ways.”
Öncelikle yazıdan bağımsız birkaç noktaya değinmek istiyorum, dilerseniz geçebilirsiniz.
- Freud psikolog değildir, nörologdur ancak psikoloji adı altındaki yazıları felsefeye aittir.
- Psikoloji felsefeye ihtiyaç duyar ama onun üstüne kurulmamıştır. Aksine bilim felsefesindeki ilerlemeler Freud’un kuramlarının bilimsel bir yetkinliği olmadığını göstermiştir. Benzer bir durum marksist kuramda da geçerlidir ama bu başka hikayenin konusu.
- Ben klinik araştırmacı değilim, klinik araştırmalarına da ilgim yok. Gene de bağlantı kurabilmek ve bazı soru işaretlerini açıklayabilmek adına çok kısa değineceğim.
- Forumda belki psikolojik durumu olan insanlar vardır, yazacağım bazı şeyler size rahatsızlık verirse lütfen bunu belirtin. Elimden geldiğinde objektif bir tavır ve apolitik bir dil kullanmayı hedefliyorum. Niyetim kimsenin acısını, önemlisini baştan savmak değil. Aksine zorlandığımız bazı konularla aslında başa çıkabilecek kapasitede olduğumuzu göstermek.
Öncelikle bir anıyı bastırmaktan kastım aslında o anıyı unutmak, akla daha zor getirilen bir hale getirmek, çağrımını zorlaştırmak. Hepimiz gündelik hayatımızda birçok şeyi istemeden unuturuz. Ya zihnimiz başka bir şey ile meşgul olur ya da o bilgi artık önemsizleşir veya öngöremediğimiz sebeplerden bir şekilde bir şeyleri unuturuz. Bu işin sıkıcı kısmı, eğlenceli kısmı ise unutacağımız şeyi aslında seçebiliriz yani unutmanın bilinçli gerçekleşmesi aslında mümkün.
Bu bilinçli unutma-bastırma iki türlü gerçekleşebilir, bunlardan ilki direkt bastırma yani ‘düşünme’ komutu ile hatırlamayı engelleme. İkincisi ise düşünceyi değiştirme yani farklı bir düşünce ile değiştirerek bastırma. Direkt bastırma süreci düşün/düşünme gibi basit bir paradigma ile incelenebiliyor. Atıyorum radyo-kar, domates-yelek, çit-çalı çiftlerini çalıştınız ve unlar zihninizde eşleşti. Daha sonra sizden radyonun eşleştiği kelimeyi düşünmenizi(think) istediler ve domates ile eşleşen kelimeyi düşünmemeniz (no-think) istendi. Bu prosedürden sonra yelek kelimesini öğrenme aşamasından sonra hiç karşınıza çıkmamış olan çit veya çalı kelimesinden daha zor hatırlıyorsunuz. Yani düşünmeyi bastırmak hiç hatırlamamaktan daha etkili bir unutma yöntemi, buna bastırmaya dayalı unutma (suppression-induced forgetting) deniyor.
Bu paradigma üzerinden anı bastırma mekanizmasını inceleyen bir meta analize göre bu yeti aslında birçok insanda var ve bastırılan materyal görsel olduğunda bastırma daha etkili hale geliyor. Yani bastırma otobiyografik hafızada da etkili olabilir.
Tam bu noktada bir tane deneysel çalışmayı size sunacağım. Tekrardan şunu da belirteyim ki bir tane çalışma asla ikna olmanız için yeterli olmamalı ama bu çalışmanın benzerlerinin de aynı veya benzer çıkarımları desteklediğini belirtmekte fayda var. Ben sizlere sadece genel bir giriş çerçevesi çizme niyetinde olduğum için şimdiye kadar yapılan her makaleyi bu yazıda derinlemesine inceleyemeyeceğim, çünkü gerçekten çok fazlalar.
Küpper ve Anderson (2014) tarafından yapılan bu çalışmanın 2 temel hedefi var: direkt bastırma güçlü çağırıcılara sahip itici görsellerin hatırlanmasını zorlaştırır mı ve bireylerin düşünce kontrol, depresyon kaygı gibi özdeğerlendirmeleri ile direkt bastırma ve hafıza kontrolü yetileri arasında bir bağlantı var mı? Bunu test etmek için katılımcılara bazı obje ve travmatik sahne eşleşmeleri gösterilmiş. Objeler aslında sahnelerden birer nötr parça alınarak seçilmiş. Yani travmatik sahnelerin güçlü birer çağrışımları.

Deneydeki prosedür klasik Düşün/düşünme (TNT) paradigması, Hafızadaki obje-sahne eşleşmelerinden 3’te 2si seçiliyor, bunlardan objeler gösteriliyor ve katılımcılardan eşleştiği sahneyi % 50 olasılıkla hatırlamaları veya bastırmaları isteniyor. Kalan objeler hiç gösterilmiyor, final aşamada bunlara olan hafıza bir temel ölçüt çizgisi oluşturuyor.

Sonuçlar daha önceki TNT çalışmaları ile eşdeğer çıkıyor. Katılımcılar deney boyunca düşünce değiştirme değil, direkt bastırma stratejisini kullanmışlar ve bastırılan sahneleri hatırlanan ve gösterilmeyenlere nazaran daha az hatırlıyorlar. Ayrıca detaylarını anlatmaya kalktıklarında bu sahneler için daha az ayrıntı verebiliyorlar.
Bu çalışmadaki en önemli noktalardan bir tanesi katılımcılardan düşünce kontrol yetilerini değerlendirmeleri (TCAQ: Thought-Control Ability Questionnaire) istenmiş ve bu anket skoruna göre katılımcılar düşük ve yüksek kontrol olarak ikiye ayrılmış. Hafıza testlerindeki sonuçlarına baktıklarında ise ciddi bir farklılık görülmüş. Yüksek düşünce kontrol yetisine sahip insanlar bastırılan sahneleri hem tanımada hem de ayrıntıları hatırlamada daha düşük hafıza performansı göstermişler, yani sahneleri daha iyi bastırmışlar.

Kısaca bu çalışmada ekolojik olarak geçerli, genellenebilir bir deney materyali direkt bastırmanın travmatik anılarda etkili olabileceğini gördük. Bunlara ek olarak hafıza kontrol yetilerinin de bu direkt bastırmanın etkisini modüle edebileceğini öğrendik. Düşük kontrole sahip bireyler bu bastırma stratejisinden yüksek kontrole sahip bireyler kadar faydalanamayabilir. Ayrıca hafıza kontrol yetilerindeki düşüklük anksiyete ve depresyon gibi psikolojik durumlarla da yakından ilişkili olarak biliniyor. Ancak daha önce travma mağduru bireyler ile yapılan bir çalışmada dorsolateral prefrontal bölgedeki kortikal kalınlığı yüksek bireylerin PTSD semptomlarını azalttığı görülmüş. Daha önce direkt-bastırma üzerinde yapılan bir nöral çalışmada sağ dorsolateral-hipokampal ağın engelleyici bir sinyal ile hipokampüsteki hatırlamayı bastırdığı bulunmuştu. Daha da ilginci yazının başında bahsettiğim meta-analize göre anksiyete sahibi bireylerde daha güçlü bastırma etkisi bulunmuş ancak bu bireylerin kontrol yetileri ile ilgili bir veri ya yok ve yayın yanlılığının(publication bias) bir etkisi de mümkün. Bu çalışmalar aslında bize hangi bireylerin travma semptomlarına daha yatkın olabileceğini veya nasıl bu semptomlara sebep olan çağrışımların engellenebileceği konusunda umut vaat ediyor. Bütün bu farklılıkları araştırmak ve onlara göre müdahale süreçleri planlamak gerçekten çok önemli.
Belki bir hafıza engelleme yöntemi olarak direkt-bastırma bazı bireylerde çok etkili olmayabilir, ancak bu bastırılan anıların güçlendiği anlamına gelmez. Çünkü anı bastırılamasa bile aslında güçlenen anı hatırlanan anıdır ve bastırılamadığı için güçlenmiştir. Bu noktada belki farklı bir engelleme stratejisine başvurulabilir. Bana kalırsa düşünceyi değiştirme stratejisi bu konuda ciddi umut vaat ediyor. Ona da bir sonraki yazımda değinmeyi planlıyorum.
Sağlıcakla kalın.
Kaynaklar:
Küpper, C. S., Benoit, R. G., Dalgleish, T., & Anderson, M. C. (2014). Direct suppression as a mechanism for controlling unpleasant memories in daily life. Journal of Experimental Psychology: General, 143(4), 1443.
Stramaccia, D. F., Meyer, A. K., Rischer, K. M., Fawcett, J. M., & Benoit, R. G. (2021). Memory suppression and its deficiency in psychological disorders: A focused meta-analysis. Journal of Experimental Psychology: General, 150(5), 828.