Bilinçdışı Rehberlerimiz: Anima Ve/Veya Animus

Lament

Teğmen
Üye
Merhaba Kargalar! Sizlere bu yazımda oldukça ilgi çekici bir konuyu aktaracağım. "Bilinçdışı yansımalarımız olan figürler: Anima veya Animus" Keyifli okumalar.


Anima Ve Animus

73f5f6b8-f4bc-46aa-b2a7-3baf80d72a5eaa.jpeg

Carl Gustav Jung, 20. yüzyılın en etkili psikologlarından biri olarak, bilinçdışı üzerine yaptığı çalışmalarla derin psikolojinin temellerini attı. Jung’un teorilerinden biri olan "Anima" ve "Animus", bireyin bilinçdışında bulunan karşı cinsiyet yönlerini tanımlayan arketiplerdir. Bu kavramlar, bireyin kendini gerçekleştirme sürecinde (bireyleşme) önemli bir rol oynar. Jung’a göre, Anima ve Animus, kişinin iç dünyasının ve bilinçdışı potansiyelinin önemli bir parçasıdır.
  • Anima, bir erkeğin bilinçdışındaki dişil yönü temsil eder. Anima, erkeğin duygusal, sezgisel ve yaratıcı tarafını yansıtır.
  • Animus, bir kadının bilinçdışındaki eril yönüdür. Animus, kadının mantıklı, analitik ve kararlı tarafını temsil eder.
Başka bir değişle şöyle de açıklanabilir:
Anima ve animus, erkek ve kadının bilinçdışı alanında yaşadığı varsayılan derin gölgelerdir. Varsayım o ki bir erkek, kadınını anima rehberliğinde seçerken bir kadın da erkeğini animus yönergeleriyle seçer. Bir başka deyişle, bir kadın erkeğinde animusu bulur, bir erkek ise kadınında kendi animasını.

Gölgeler bilince daha yakın bir yerde yer aldıkları için fark edilmeleri daha kolaydır ama anima ve animus gibi bilinçdışı unsurlar bilince çok daha uzakta yer alırlar ve bu nedenle ulaşılması ve çalışılması en zor alanlardır. Hatta bireyin anima veya animusunu fark edebilmesinin neredeyse imkansız olduğu dahi söylenir. *C.G. Jung, Maskülen, s.124

image-w856.jpgJung, erkeğin animusu olmadığını, erkeğin eril özünün Logos olduğunu söyler. Buna karşılık kadında da anima yoktur, kadının feminen özüne verilen isim Eros’tur. Logos bir erkeğin bilinç ilkesi; dışarıdan görünen yanı iken, Eros ise kadının bilinç ilkesidir. Logos, her şeyi ikiye ayırmaya ve durumları ya da özellikleri iyi ve kötü olarak sınıflandırmaya meyillidir. Bu, onun hayatla başa çıkma stratejisidir. Ona göre gölge gölgede kalmalıdır. Eros içinse durum bunun tam tersidir. Eros, bütünlüğe, ilişki olasılıklarına ve birlikteliğe odaklıdır.

C. G. Jung’a göre erkeğin ve kadının kolektif bilinçdışı arketipleri olan anima (erkekte) ve animus (kadında) bireyin anne ve baba kompleksleriyle doğrudan bağlantılı ve özellikle de ilişkilere bakışını ve ilişki yapılarını belirliyor. Hayatımızın bütününe hâkim olan ve hayata dair tüm seçimlerimizi yöneten bu iki “derin gölge” yi fark etmediğimizde ya da sırtımızı döndüğümüzde yıllar içerisinde güçlenerek hayatımızı sabote eden karakterler haline gelirler.
Anima ve animusun SADECE ilişkilerde görünür oldukları söylenir.

Bununla birlikte, kişisel pratiklerle kendi animamızın/animusumuzun karakter yapısını basit bir gözlemle keşfedebiliriz:

1-Kitap ya da filmlerde çekildiğiniz, etkilendiniz karakterleri belirleyin.
2-Anlam veremediğiniz şekilde çekildiğiniz karakterleri, ünlüleri, liderleri ya da sanatçıları belirleyin.

Bunu yaparken karakterlerin “iyi” ya da “kötü” olmalarını hesaba katmayın, mümkün olduğunca sadece sizi etkileyen özellikleri fark edin. Tüm listeye göz gezdirin ve hepsinin ortak özelliklerini belirleyin. Bu özellikler anima/animusun ana karakterini çizer.


affa4535-d79f-403c-97ed-b8f29a04f327.jpegAnima, bir erkeğin bilinçsiz alanıdır. Anima, kolektif bir arketiptir ve farklı toplum ve kültürler arasında ortak bir imgedir. O, erkeğin ruh halini ya da duygularını yönetir; dünyayı algılayışını ve ilişkilerinin niteliğini belirler. Erkeğin annesi animasının oluşmasında büyük rol oynar. Annenin karakteri, gölgeleri, travmaları ve yaraları oğlunun animasının özelliklerini oluşturur. Anima, peri masallarındaki yaşlı cadıdır. O, karanlık güçtür. O, femme fataledir. O, ölüm perisidir. Ve aslında amacı, bireyin gelişimine katkıda bulunmaktır. Fakat dikkate alınmazsa sonuç ölüm ve yok oluş olabilir. Anima, bir erkeğin psişesinin tüm dişil psikolojik eğilimleridir; duyguları ve ruh halleri, sezgileri ve kabullenici yapısı, sevgi kapasitesi ve doğa ile bağlantısı, en önemlisi de bilinçsiz alanla olan ilişkisi. Kısacası anima, bir erkeğin bilinçsiz alanıdır.

Örneğin şu biçimde anlatırsak daha akılda kalıcı olabilir:

Anima, bir erkeği kandırabilir, manipüle edebilir, hayatını mahvedebilir. Bununla beraber, eğer erkek bu negatif anne-anima ile derin bir bağlantı kurarak üzerinde çalışabilirse ve kendi bireyselleşme (individuation) sürecini başlatabilirse pozitif anima karakterini yaratabilir. Bir erkek, annesinden duygusal, bedensel ve zihinsel ayrışmasını sağlayabilir ise, anne arketipinden ayrılabilirse anima gelişmeye başlayabilir.

Böylesi bir pozitif anima, bir erkeğe hayatın içerisinde ilerlerken rehberlik yapacak, hayatın bilinmezliği içerisinde kaybolmadan güçlü adımlarla ilerlemesi için ona yardımcı olacaktır. Anima, bir erkeğin yaşamın derinliklerine yelken açmasını sağlar, kendi potansiyellerini yaratım gücüyle birleştirerek hayata sunmasına aracı olur. Erkeğin, kendi benliğini bulması, ego ve gölge yaşamı içerisinde kaybolmadan ilerlemesini sağlar. Kendi içindeki dişil ruhu ile bağlantı kurarak onunla pozitif bir yaşam kurabilen bir erkeğin, hayatındaki partneriyle de böyle bir ilişki kurması mümkün hale gelir. Anima ile derin bağ kurabilen bir erkek, sağlıklı ve güçlü özelliklere sahip bir kadını seçmeye meyillidir.


e5d1577c-7bf4-452c-846b-1a8cd1485865.jpegAnimus, kadının bilinçdışındaki ruh-imgesine C. G. Jung tarafından verilen isim.
Anima ruh hali üretirken, animus düşünce (Logos) üretir, der Jung. Bunu şu şekilde yorumlayabiliriz: Animus, bir kadının farklı olasılıkları düşünmesini sağlar, yani varsayımda bulunmasını veya gerçek dışı olasılıklar yaratmasını. Bilinçdışındaki karanlık ve travmatik unsurlarla birleşen varsayımlar (olumsuz animus iletileri), bir kadının hayatını oldukça zorlaştırabilirken, hayatın farklı olasılıklarını net ve objektif şekilde sunan bir düşünce biçimi (olumlu animus iletileri) ise bir kadının hayatını oldukça kolaylaştırır. Jung şöyle der: “Kadınların erkekler hakkındaki hayret verici varsayımları ve fantezileri, mantıksız argümanlar ve yanlış açıklamalar üreten animusun etkinliklerinden gelir.”
Animus, kadının babası ya da baba figürleri tarafından belirlenir. Anima (erkeğin ruh-imgesi) anne etkisi ile ve tek bir kişiden etkilenirken kadında bu durum farklıdır. Animusun oluşmasında birden çok kişinin etkisini görürüz. Bu nedenle bir “kişiler çokluğu” görünmektedir.

Animus veya Animayı en iyi şekilde bir partnerle yaşadığımız ilişkinin içerisinde bilebiliyoruz, çünkü animusu/animayı çoğunlukla yansıtıyor ve buna aşk ya da nefret diyoruz. Bu açıdan baktığımızda bizi derinden yaralayan ilişkilerin çok önemli bir misyonu var: Animusu/Animayı ortaya çıkarmak. Hatırlanması kıymetli bir şey varsa o da şu:

Gölgeler görülmek isterler. Siz isteseniz de, istemeseniz de.

Jung, bu iki arketipin bireyin bilinçdışındaki karşı cinsiyet enerjisini dengelemekle kalmayıp, kişinin içsel çatışmalarını çözmesine ve kendini tam anlamıyla gerçekleştirmesine yardımcı olduğunu savunur.

Jung’a göre Anima ve Animus, bireyin kişisel deneyimlerinden ve kolektif bilinçdışından beslenir. Buna göre:
  • Kişisel Deneyimler: Çocuklukta anne-baba figürleriyle kurulan ilişkiler, Anima ve Animus’un şekillenmesinde önemli bir rol oynar. Örneğin, bir erkek çocuk annesinden öğrendiği şefkati ve sevgiyi Anima’sında taşır.
  • Kolektif Bilinçdışı: Jung’a göre her insanın ortak bir bilinçdışı alanı vardır. Bu alan, evrensel mitlerden, arketiplerden ve kültürel anlatılardan etkilenir. Mitolojilerdeki tanrıça figürleri veya kahramanlar, bu bilinçdışının yansımalarıdır.
Anima ve Animus, bireyin bilinçdışına erişimini sağlayan birer köprüdür. İnsan, kendi Anima’sı veya Animus’u ile yüzleşerek bilinçdışındaki potansiyelini keşfedebilir ve bütünlüğe ulaşabilir. Ancak bu figürlerin dengede olması gerekir. Aksi takdirde birey, bilinçdışındaki bu güçlerin kontrolüne girerek dengesiz davranışlar sergileyebilir.

Anima’nın Ruhsal Gelişimdeki Rolü

Jung’a göre, Anima bir erkeğin bireyleşme (individuation) sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bireyleşme, bireyin kendi benliğini ve bilinçdışı yönlerini bütünleştirme sürecidir. Anima, bilinçli zihin ile bilinçdışı arasındaki bir köprü gibidir ve bireyin:
  • Duygusal derinliğini keşfetmesine,
  • İçsel çatışmalarını çözmesine,
  • Kendi yaratıcılığını ve sezgilerini geliştirmesine yardımcı olur.
Jung, Anima ve Animus’un dört aşamada geliştiğini belirtir. Bu aşamalar, bireyin ruhsal ve duygusal olgunlaşmasını yansıtır.

c0e926c7-c49f-4b0b-b3f0-aeca8f825975.jpegAnima’nın Gelişim Aşamaları (Erkekler için):

Eve düşkün kadın (Anne figürü):
Şefkatli ve koruyucu bir anne figürü olarak algılanır.
Örneğin, bir erkek çocuk annesini idealize edebilir ve onun özelliklerini bilinçdışında saklar.
Romantik genç kadın:Ergenlikte romantik duygularla bağ kurulan bir kadın figürüne dönüşür.
Örneğin, ergen bir erkek, rüyalarında idealize ettiği bir aşk figürü görebilir.
Zihinsel ve entelektüel kadın:Anima, bireyin ruhsal rehberine dönüşür.
Bu aşamada, erkek içsel bir bilgelik arayışına girer.
Bilge kadın: Anima, bireyin bilinçdışındaki tam potansiyelini temsil eden bir figür haline gelir.

1de1e1b8-c746-4b68-919c-391ebcc42754.jpegAnimus’un Gelişim Aşamaları (Kadınlar için):

Güçlü erkek (Koruyucu):Bir baba veya kahraman figürü olarak ortaya çıkar.
Örneğin, küçük bir kız çocuğu babasını idealize edebilir.
Aksiyon adamı: Kadın, eril enerjisini cesaret ve atılganlık yoluyla ifade eder.
Filozof veya entelektüel erkek: Animus, kadının entelektüel gelişimini destekler.
Ruhsal rehber: Animus, kadının bilinçdışı bilgeliğine ulaşmasına yardım eder.

Anima ve Animus’un Rüyalarda Görünümü
Rüyalar, Anima ve Animus’un sıkça ortaya çıktığı yerlerden biridir. Rüyalarda bu figürler genellikle bir rehber, kurtarıcı veya karşı cinsin idealize edilmiş bir temsili olarak görülür:
Örnek: Bir erkek rüyasında kendisini sıkıntılı bir durumdan kurtaran şefkatli bir kadın figürü görebilir. Bu, Anima’sının bilinçdışından gelen bir mesajıdır.
Örnek: Bir kadın rüyasında kendisine cesaret veren güçlü bir erkek figürü görebilir. Bu, Animus’un ona içsel gücünü hatırlattığını gösterir.

12243998-dded-44d5-b9cc-61abe3391069.jpegCarl Jung’un Perspektifi

Jung’a göre, insanın bireyleşme sürecinde Anima ve Animus’la yüzleşmesi ve onları bilinçle bütünleştirmesi çok önemlidir. Bu figürlerle barışmak, bireyin kendini tam anlamıyla tanımasına ve potansiyelini gerçekleştirmesine olanak tanır.

Jung’un bu yaklaşımı, insanın içsel yolculuğunun sadece psikolojik bir süreç olmadığını, aynı zamanda ruhsal bir deneyim olduğunu ortaya koyar. Anima ve Animus, bireyi derin bir dönüşüme davet eden eşsiz rehberlerdir.



Kaynak:
Wikipedia
Medium
Cosmos
 
Üst