Neo-Paganizm ve Paleo-Paganizmde Maji

OldWays

Üye
Pagan öğretilerinin temeli kişinin birey olmasına dayanan erginlenme törenleridir. Ergenlik yaşına gelen kişi, bir önceki hayatına ölmekte ve yeni bir hayata ergen olarak doğmaktadır. Böylece toplumda kendi başına ailesinden bağımsız bir birey olarak var olabilmektedir. Paganizmin esasını oluşturan kadim bilgelik, aslında bütün toplumlarda yaratıcı tek Tanrı’yı esas görür ve toplum içindeki bireyin her şeyi oluşturan temel tanrısal gücü tanımasını ve etrafındaki her şeyin yine bu tanrısal gücün kutsal tezahürleri olduğunun farkına varmasını temel alır. Dünya, bu tanrısallığın dişil yönü olan Tanrıça ile sembolize edilir. Birçok farklı Tanrı ve Tanrıça’nın olması ise bu gücün farklı görüntülerinin sembolik ifadesidir. Paganizmin içinde Tanrı ve Tanrıça kavramlarını sembolik olarak ele almak gerekmektedir. Pagan düşüncenin başlarında tek yaratıcı güce inanılmakta ve bu gücün eril ve dişil yönleri sembolik olarak ifade edilmekte iken, gelişen devlet biçimleri ile her topluluğun “kendi tanrısı” ön plana çıkmış ve ilkel bir çok tanrıcılık egemen olmuştur. Bir başka deyişle, çoktanrıcılık, asıl yaratıcı gücün, farklı sembolik ifadelerinin yozlaşması sonucu ortaya çıkmıştır. Tek tanrıcı dinlerin sürekli eleştirdikleri inançlar, aslında paganizmin, devlet biçimleri vasıtası ile yozlaştırılmış halidir. Bu kutsal tezahürlerin farkına varmak ve bunlarla uyum içinde yaşamak, Doğa ile uyumlu olmaktan geçer. Paganizmin, ilk insandan beri yaşadığımız Doğa’yı kutsal kabul ederek, onunla uyumlanmak üzere gerçekleştirilen eylemlerin ve inançların tümünü kapsar. İlk insanlar Doğa’ya bağımlı yaşadıkları için Doğa’nın ritimlerine uymaları, mevsimsel döngüleri ve coğrafyaya bağlı olayları kutlamaları Doğa ile uyumlanmanın pratiğini oluşturmakta ve tarım takvimine dayalı kutlamalar esas olmaktadır. Dolayısıyla ritüeller, paganizm içinde büyük önem kazanmaktadır. Ritüel en kısa tanımı ile “bir zamanlar” var olmuş bir olayın yeniden tekrarı için yapılan pratiktir. Yeniden tekrarlanması istenen olaylar ne olabilir? İlk av sahnesi, baharın gelmesi, diş ağrısının geçmesi ya da çocukluktan erginliğe geçmek de olabilir.

Ritüel, arzu edilen bu durumun gerçekleşmesi için yapılır. Tarihsel, topluluklara baktığımızda, ritüellerin, pagan takvimindeki kutlamaların yanı sıra kişisel sorunları çözmek için de yapıldığını görmekteyiz. Bugün de kolektif bilinçdışına sinen ve insana ait olan bu tür ritüellerin olumlu etkisi bilinmektedir. Ritüeller kişisel oldukları kadar toplulukla birlikte de yapılabilmektedir. Pagan eğitiminin bir önemli yönü de, kişinin tam donanımlı şekilde Doğa ile bir bütün olarak toplum içinde var olmasını sağlamasıdır. Bu nedenle pagan toplumlar ruhsal sağlığa, tanımlanmamış olsalar da büyük önem veriyorlardı. Pagan uygulamaların zamanla dejenere olması ve yok olması toplumsal sorunların da artmasına yol açmıştır. Pagan toplum düzeni, devlet biçimlerinin ortaya çıkması ile bozuldukça ve tek tanrı inancı yok olmaya başladıkça, Tek Tanrı’yı bilen ve öğreten toplulukların öğretileri yeraltına çekilmeye başlamıştı. Bu şamada eğitim alan kişi semboller ve alegoriler vasıtasıyla geç dönemlerde Tanrı’yı tanımaya başlardı. Bu eğitim pagan eğitiminden çıkan seçilmiş kişilere verilirdi sadece. Üstelik çok uzun bir tefekkür gerektirirdi. Ezoterik eğitim sırasında hem Yaratıcı Güç tanınırdı hem de kadim üstatlar hakkında bilgi verilirdi. Kadim üstatlar artık günümüze sadece mitolojilerde ve kutsal metinlerde izi ulaşabilmiş geçmiş zamanların büyük üstatlarıdır. Bunlar hakkındaki bilgimiz mitlere ve sembollere dayandığından çok kısıtlıdır. Elimizdeki metinlerin çoğu bunların “uzaydan” geldiğini söylemektedir; bunun sembolik bir ifade olduğunu unutmadan, eski zamanlarda Dünya’mızı ziyaret eden uzaylılar hipotezine kendimizi kaptırmadan, üstatların insanlığa çok şey öğreten kişiler olduğunu söyleyebiliriz. Ezoterik eğitim sırasında kazanılan en önemli yeti insanın kendi nefsinden vazgeçmesidir. Uzun süreli çileli eğitimlerin sonunda öğrenci nefsini yenmeyi ve yaptıklarını kendi nefsinin esiri olmadan gerçekleştirmeyi öğreniyordu. Bu bağlamda kişi kendi ruhunu Tanrı ile bir hissediyor ve kendini ona adayabiliyordu.Bu eğitim sırasında öğrenilen bir önemli bilgi de insanın kendi içindeki tanrısal özü keşfetmesi ve Tek Tanrı ile bir olmasıdır.İkinci eğitimi de başarıyla tamamlayan adaylar oldukça az olmasına rağmen, içlerindenyine çok azı üçüncü eğitime seçilebiliyorlardı. Ezoterik araçların bilinçdışına direkt hitap etmesi ya da o günlerin anlayışına göre insanları etkisi altına alması, güç arayışında olanları da bu yöntemlerin kullanımına itmiş ve toplumu istedikleri gibi yönetmek isteyenlerin örgütler kurmalarını beraberinde getirmiştir. Bu şekilde kurulan siyasi ve “sol el yolu” dediğimiz, insan iradesine karşı olan örgütler bugün de varlıklarını sürdürmekteler ve insanlığı kendi belirledikleri kötü bir sona götürmektedirler.Üçüncü aşamaya seçilen çok az sayıdaki aday, önce kendi güçlerini kullanmaya yönelik bir eğitimden geçiyorlardı. Bu eğitimin en kritik noktası Tanrı’yı inkar etmekti. Bu şekilde yaratıcı güç Tanrı’dan adaya geçer İçindeki tanrısal gücü kaybetmeden yaratıcılığı yaşamak çok az adayın başarabildiği bir aşama idi; bu nedenle büyü dinen yasaklanmıştır ve günahların en büyüklerindendir. Buradaki yaratıcılık Evren’deki serbest enerjiyi kullanarak majik(büyü) gücün kazanılmasıdır. Majik güç Evren’in farklı varlıklarıyla da iletişime geçmeyi ve bunları kullanmayı öngörüyordu. Her nasılsa, günümüz neo-pagan öğretilerinde bulunan Cadılık, Witchcraft ve Wicca gibi ekoller ise maji/büyü’yü sadece kişinin kendini geliştirmesiyle ilgili pratikler olarak görüyorlar. Daha da açmak gerekirse; Neo-Paganizmde büyü, (bir çok ekolünde kabul ettiği gibi) bir başkasının iradesine yapılan bir eylem değil, ancak kişinin kendini geliştirmesinin bir yoludur.Yani bir çeşit ayindir. Söz konusu ayinin ya da daha genel bir ifadeyle ritüelin amacı sadece yapan kişinin hayrı ve gelişimi içindir. Dolayısıyla Wicca yolunu seçen bir Wiccan, aslında bunu kendini geliştirmek amacıyla yapan kişidir. “Cadı, her şeyin ötesinde, dünyaya bağlıdır ve hiçbir canlı forma zarar vermeyi düşünmez. Cadının “yeteneği” öncelikle kendi kişisel gelişiminde kullanacağı bir niteliktir ve bu onun evrensel yaşam formları içindeki tekamülünü belirleyecektir. Ayrıca Cadı, her zaman insanları seven ve onlara yardım etmeye hazır olan kişidir.” (Wicca’Gardner)
“Yardım” üzerinde durulması gereken çok önemli bir konudur. Yardım hiçbir şekilde kişinin ya da başkalarının iradesine aykırı olmamak kaydıyla koşulsuz yerine getirilmesi gereken bir eylemdir. O kendi içdünyasında sadece Dünya ve Evren ile birliği amaçlayan, kendi tekamülünü gözeten kişidir. Neo-paganizm de maji ve Ezoterik/Okült gelişim, bazı pratiklerden ibarettir. Bunun dışına çıkmak yalnız çalışan bir pagan için genel de doğru olmamakla birlikte, ileri maji teknikleri paganizm kapsamında sayılmamaktadır. Bir neo-pagan için ileri majikal tekniklerle uğraşmak gerekli değildir.Ancak yine de bu yolu seçmek isteyen bir pagan ciddi şekilde kendini arındırmalıdır. Yinede neo-paganizmin ve paleo-paganizmin görüşünü ortak payda da açıklayabilen Butler Majiyi şöyle açıklar; “Kökleri hatırlanamayacak kadar eski bir geçmişe dayanan maji, insanın bilinçaltına kendi sembollerinin ve ritüellerinin kadim imgeleriyle seslenir ve orada majisyenin aradığı “bilinç değişimlerini” üretir. Bununla birlikte bu tür imgelerin böylesi bir etkide bulunması için önce iki şey yerine getirilmelidir. İlk olarak, zihin imgeye şartlanmalıdır. Bilinçli olarak ve ısrarla imge ve onunla ilişkili duygu zihinde tutulur, ta ki imge her zihinde tutultuğunda onunla ilişkili olan duygu bilinçaltından yukarı çıksın. İkinci olarak, ya ritüel yaparak ya da başka bir kendi kendine hipnoz tekniği kullanarak, bilinç eşiğinin aşağı çekilmesidir. Öyle ki, bilinçaltı düzeyler bilinçte ortaya çıksın ve seçili düşüncenin ima ettiği güç kullanılabilir hale gelsin. Yani bütün majikal aletler – kılıç, asa , pentagram, kupa, daireler, üçgenler, muskalar, ışıklar, cüppeler, tütsüler, tumturaklı çağrı sözleri ve celp edilen vahşi isimler- bilinçaltı üzerinde birikimsel telkin süreci olarak iş görürler.Bu tür bir birikimsel telkin süreci, zihinsel olarak vites değiştirme diye adlandırabileceğimiz bir şekilde çalışır ve bizi tekrar maji hakkında daha önce verdiğimiz tanıma getirir: “Bilinçte irade ile değişmler yaratma sanatı.” Maji görüldüğü üzere akıldışı bir batıl inançtan ziyade, derin psikolojik yasalara dayanır ve kendi özel tekniğine sahiptir.” Butler’a göre bazı imgeler çok önemlidir: Bazı majikal imgeler çok eskidirler ve çok yüksek ölçüde psişik enerji ile yüklüdürler. Kuşaklarca inisiye tarafından inşa edilmiş ve kullanılmışlardır. Okült locaların dışında ise, belli başlı dinlere inananların kuşaktan kuşağa inşa ettiği büyük imgeler, içlerinde büyük bir güç barındırırlar ve insanların bilinçaltlarındaki arkaik imgeleri uyandırabilme güçlerinden dolayı örgütlü dini sistemlerde çok değerli kabul edilirler. Seremonileri ve imgelemi tümüyle bir kenara atan mezhepler, kendilerini ruhani cephaneliğin en değerli silahlarından yoksun bırakırlar. İnsan her şeyden önce bir homo religioustur.Homo religious olarak yaptığı maji ile ilgili her eylem aynı zamanda bir kutsal eylemdir. Bu anlamda majiyi pagan pratiklerinden ayırmak olanaksızdır. Pagan pratiği olarak, majiyi aynı zamanda Tanrı ve Tanrıça ile kurulan bir iletişim olarak ele alabiliriz.

Gündelik istekler doğrultusunda yapılacak her eylem, neo-paganizmin en önemli prensibi olan “Ye harm not” prensibine karşı çıkmaktır. Eskiden Üçlü Zincir Pagan Eğitimi ve İnisiyasyonu yoluna girenler sıkı bir ezoterik eğitimden geçirilir ve en yüksek etik değerleri edinmeleri sağlanırdı. Böylece adaylar elde ettikleri gücün sadece Evren’in hayrına kullanılmasını baştan kabul ederlerdir. Ancak her şeye rağmen bu gücü kendi yararına kullanan kişilerin çıkması ve çok daha kuvvetli dini sembolleri kullanmaları, okült diye adlandırılan ancak etik ve ahlaki değerlerin ön planda olmadığı çalışmaları yapmaları, çok farklı büyü türlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.Neo-Pagan büyü sistemine geri dönecek olursak, Dugan’ın(2008) büyü tarifine göz atmamız yerinde olur:
“ Büyü hayatımızda olumlu değişimleri etkileme sanatıdır. Büyü aynı zamanda Doğa’da bulunan ama bilim tarafından henüz açıklanmamış bir güçtür. Doğa’nın tüm parçaları birbirleriyle bağlantı halindedir; tıpkı bir örümcek ağının tüm telleri gibi. Ağın bir parçasına dokunursanız bütün ağ titrer. Büyü yaparken ve olumlu değişimler gerçekleştirmeye çalışırken, ruhsal ağda nazik bir şekilde yeni örgüler oluştururuz. Büyü sempatik bir süreçtir. Kendi kişisel gücünüzün temelinde nesneler ya da yaratıklar arasında bulunan bağlantıda, titreşimde veya uyumda çalışır.”Bu açıdan bakıldığında Neo-Paganizmde Ezoterik ve Büyü çalışmaları, Evren’e ve güçlerine saygı duyarak, sadece kendi yaşantımızda olumlu değişiklikler yapmak için kullandığımız bir tür törendir. Eğer başka varlıkların iradelerine aykırı bir çalışma yaparsak bu, neo-paganizme aykırı olurdu. Sonuç itibari ile, günümüz Neo-Paganizmi ve yine günümüzde halen uygulamalarının yapılabildiği ve takipçilerinin günden güne arttığı Paleo-Paganizm ritüellerinin karşılaştırmasındaki majik anlayış bu şekildedir.

- Birkan Koç (Achilles)

Kaynaklar;
- Paganizm 1 - Germen ve İskandinav Paganizmi - Erhan Altunay
- Witchcraft Today - Gerald Gardner
- Natural Wytchery - Ellen Dugan
- Magic: Its Ritual, Power and Purpose - W.E. Butler
- Circle for Hekate - Covenant of Hekate by Sorita D'este
 

Kev Kev

Üye
Pagan öğretilerinin temeli kişinin birey olmasına dayanan erginlenme törenleridir. Ergenlik yaşına gelen kişi, bir önceki hayatına ölmekte ve yeni bir hayata ergen olarak doğmaktadır. Böylece toplumda kendi başına ailesinden bağımsız bir birey olarak var olabilmektedir. Paganizmin esasını oluşturan kadim bilgelik, aslında bütün toplumlarda yaratıcı tek Tanrı’yı esas görür ve toplum içindeki bireyin her şeyi oluşturan temel tanrısal gücü tanımasını ve etrafındaki her şeyin yine bu tanrısal gücün kutsal tezahürleri olduğunun farkına varmasını temel alır. Dünya, bu tanrısallığın dişil yönü olan Tanrıça ile sembolize edilir. Birçok farklı Tanrı ve Tanrıça’nın olması ise bu gücün farklı görüntülerinin sembolik ifadesidir. Paganizmin içinde Tanrı ve Tanrıça kavramlarını sembolik olarak ele almak gerekmektedir. Pagan düşüncenin başlarında tek yaratıcı güce inanılmakta ve bu gücün eril ve dişil yönleri sembolik olarak ifade edilmekte iken, gelişen devlet biçimleri ile her topluluğun “kendi tanrısı” ön plana çıkmış ve ilkel bir çok tanrıcılık egemen olmuştur. Bir başka deyişle, çoktanrıcılık, asıl yaratıcı gücün, farklı sembolik ifadelerinin yozlaşması sonucu ortaya çıkmıştır. Tek tanrıcı dinlerin sürekli eleştirdikleri inançlar, aslında paganizmin, devlet biçimleri vasıtası ile yozlaştırılmış halidir. Bu kutsal tezahürlerin farkına varmak ve bunlarla uyum içinde yaşamak, Doğa ile uyumlu olmaktan geçer. Paganizmin, ilk insandan beri yaşadığımız Doğa’yı kutsal kabul ederek, onunla uyumlanmak üzere gerçekleştirilen eylemlerin ve inançların tümünü kapsar. İlk insanlar Doğa’ya bağımlı yaşadıkları için Doğa’nın ritimlerine uymaları, mevsimsel döngüleri ve coğrafyaya bağlı olayları kutlamaları Doğa ile uyumlanmanın pratiğini oluşturmakta ve tarım takvimine dayalı kutlamalar esas olmaktadır. Dolayısıyla ritüeller, paganizm içinde büyük önem kazanmaktadır. Ritüel en kısa tanımı ile “bir zamanlar” var olmuş bir olayın yeniden tekrarı için yapılan pratiktir. Yeniden tekrarlanması istenen olaylar ne olabilir? İlk av sahnesi, baharın gelmesi, diş ağrısının geçmesi ya da çocukluktan erginliğe geçmek de olabilir.

Ritüel, arzu edilen bu durumun gerçekleşmesi için yapılır. Tarihsel, topluluklara baktığımızda, ritüellerin, pagan takvimindeki kutlamaların yanı sıra kişisel sorunları çözmek için de yapıldığını görmekteyiz. Bugün de kolektif bilinçdışına sinen ve insana ait olan bu tür ritüellerin olumlu etkisi bilinmektedir. Ritüeller kişisel oldukları kadar toplulukla birlikte de yapılabilmektedir. Pagan eğitiminin bir önemli yönü de, kişinin tam donanımlı şekilde Doğa ile bir bütün olarak toplum içinde var olmasını sağlamasıdır. Bu nedenle pagan toplumlar ruhsal sağlığa, tanımlanmamış olsalar da büyük önem veriyorlardı. Pagan uygulamaların zamanla dejenere olması ve yok olması toplumsal sorunların da artmasına yol açmıştır. Pagan toplum düzeni, devlet biçimlerinin ortaya çıkması ile bozuldukça ve tek tanrı inancı yok olmaya başladıkça, Tek Tanrı’yı bilen ve öğreten toplulukların öğretileri yeraltına çekilmeye başlamıştı. Bu şamada eğitim alan kişi semboller ve alegoriler vasıtasıyla geç dönemlerde Tanrı’yı tanımaya başlardı. Bu eğitim pagan eğitiminden çıkan seçilmiş kişilere verilirdi sadece. Üstelik çok uzun bir tefekkür gerektirirdi. Ezoterik eğitim sırasında hem Yaratıcı Güç tanınırdı hem de kadim üstatlar hakkında bilgi verilirdi. Kadim üstatlar artık günümüze sadece mitolojilerde ve kutsal metinlerde izi ulaşabilmiş geçmiş zamanların büyük üstatlarıdır. Bunlar hakkındaki bilgimiz mitlere ve sembollere dayandığından çok kısıtlıdır. Elimizdeki metinlerin çoğu bunların “uzaydan” geldiğini söylemektedir; bunun sembolik bir ifade olduğunu unutmadan, eski zamanlarda Dünya’mızı ziyaret eden uzaylılar hipotezine kendimizi kaptırmadan, üstatların insanlığa çok şey öğreten kişiler olduğunu söyleyebiliriz. Ezoterik eğitim sırasında kazanılan en önemli yeti insanın kendi nefsinden vazgeçmesidir. Uzun süreli çileli eğitimlerin sonunda öğrenci nefsini yenmeyi ve yaptıklarını kendi nefsinin esiri olmadan gerçekleştirmeyi öğreniyordu. Bu bağlamda kişi kendi ruhunu Tanrı ile bir hissediyor ve kendini ona adayabiliyordu.Bu eğitim sırasında öğrenilen bir önemli bilgi de insanın kendi içindeki tanrısal özü keşfetmesi ve Tek Tanrı ile bir olmasıdır.İkinci eğitimi de başarıyla tamamlayan adaylar oldukça az olmasına rağmen, içlerindenyine çok azı üçüncü eğitime seçilebiliyorlardı. Ezoterik araçların bilinçdışına direkt hitap etmesi ya da o günlerin anlayışına göre insanları etkisi altına alması, güç arayışında olanları da bu yöntemlerin kullanımına itmiş ve toplumu istedikleri gibi yönetmek isteyenlerin örgütler kurmalarını beraberinde getirmiştir. Bu şekilde kurulan siyasi ve “sol el yolu” dediğimiz, insan iradesine karşı olan örgütler bugün de varlıklarını sürdürmekteler ve insanlığı kendi belirledikleri kötü bir sona götürmektedirler.Üçüncü aşamaya seçilen çok az sayıdaki aday, önce kendi güçlerini kullanmaya yönelik bir eğitimden geçiyorlardı. Bu eğitimin en kritik noktası Tanrı’yı inkar etmekti. Bu şekilde yaratıcı güç Tanrı’dan adaya geçer İçindeki tanrısal gücü kaybetmeden yaratıcılığı yaşamak çok az adayın başarabildiği bir aşama idi; bu nedenle büyü dinen yasaklanmıştır ve günahların en büyüklerindendir. Buradaki yaratıcılık Evren’deki serbest enerjiyi kullanarak majik(büyü) gücün kazanılmasıdır. Majik güç Evren’in farklı varlıklarıyla da iletişime geçmeyi ve bunları kullanmayı öngörüyordu. Her nasılsa, günümüz neo-pagan öğretilerinde bulunan Cadılık, Witchcraft ve Wicca gibi ekoller ise maji/büyü’yü sadece kişinin kendini geliştirmesiyle ilgili pratikler olarak görüyorlar. Daha da açmak gerekirse; Neo-Paganizmde büyü, (bir çok ekolünde kabul ettiği gibi) bir başkasının iradesine yapılan bir eylem değil, ancak kişinin kendini geliştirmesinin bir yoludur.Yani bir çeşit ayindir. Söz konusu ayinin ya da daha genel bir ifadeyle ritüelin amacı sadece yapan kişinin hayrı ve gelişimi içindir. Dolayısıyla Wicca yolunu seçen bir Wiccan, aslında bunu kendini geliştirmek amacıyla yapan kişidir. “Cadı, her şeyin ötesinde, dünyaya bağlıdır ve hiçbir canlı forma zarar vermeyi düşünmez. Cadının “yeteneği” öncelikle kendi kişisel gelişiminde kullanacağı bir niteliktir ve bu onun evrensel yaşam formları içindeki tekamülünü belirleyecektir. Ayrıca Cadı, her zaman insanları seven ve onlara yardım etmeye hazır olan kişidir.” (Wicca’Gardner)
“Yardım” üzerinde durulması gereken çok önemli bir konudur. Yardım hiçbir şekilde kişinin ya da başkalarının iradesine aykırı olmamak kaydıyla koşulsuz yerine getirilmesi gereken bir eylemdir. O kendi içdünyasında sadece Dünya ve Evren ile birliği amaçlayan, kendi tekamülünü gözeten kişidir. Neo-paganizm de maji ve Ezoterik/Okült gelişim, bazı pratiklerden ibarettir. Bunun dışına çıkmak yalnız çalışan bir pagan için genel de doğru olmamakla birlikte, ileri maji teknikleri paganizm kapsamında sayılmamaktadır. Bir neo-pagan için ileri majikal tekniklerle uğraşmak gerekli değildir.Ancak yine de bu yolu seçmek isteyen bir pagan ciddi şekilde kendini arındırmalıdır. Yinede neo-paganizmin ve paleo-paganizmin görüşünü ortak payda da açıklayabilen Butler Majiyi şöyle açıklar; “Kökleri hatırlanamayacak kadar eski bir geçmişe dayanan maji, insanın bilinçaltına kendi sembollerinin ve ritüellerinin kadim imgeleriyle seslenir ve orada majisyenin aradığı “bilinç değişimlerini” üretir. Bununla birlikte bu tür imgelerin böylesi bir etkide bulunması için önce iki şey yerine getirilmelidir. İlk olarak, zihin imgeye şartlanmalıdır. Bilinçli olarak ve ısrarla imge ve onunla ilişkili duygu zihinde tutulur, ta ki imge her zihinde tutultuğunda onunla ilişkili olan duygu bilinçaltından yukarı çıksın. İkinci olarak, ya ritüel yaparak ya da başka bir kendi kendine hipnoz tekniği kullanarak, bilinç eşiğinin aşağı çekilmesidir. Öyle ki, bilinçaltı düzeyler bilinçte ortaya çıksın ve seçili düşüncenin ima ettiği güç kullanılabilir hale gelsin. Yani bütün majikal aletler – kılıç, asa , pentagram, kupa, daireler, üçgenler, muskalar, ışıklar, cüppeler, tütsüler, tumturaklı çağrı sözleri ve celp edilen vahşi isimler- bilinçaltı üzerinde birikimsel telkin süreci olarak iş görürler.Bu tür bir birikimsel telkin süreci, zihinsel olarak vites değiştirme diye adlandırabileceğimiz bir şekilde çalışır ve bizi tekrar maji hakkında daha önce verdiğimiz tanıma getirir: “Bilinçte irade ile değişmler yaratma sanatı.” Maji görüldüğü üzere akıldışı bir batıl inançtan ziyade, derin psikolojik yasalara dayanır ve kendi özel tekniğine sahiptir.” Butler’a göre bazı imgeler çok önemlidir: Bazı majikal imgeler çok eskidirler ve çok yüksek ölçüde psişik enerji ile yüklüdürler. Kuşaklarca inisiye tarafından inşa edilmiş ve kullanılmışlardır. Okült locaların dışında ise, belli başlı dinlere inananların kuşaktan kuşağa inşa ettiği büyük imgeler, içlerinde büyük bir güç barındırırlar ve insanların bilinçaltlarındaki arkaik imgeleri uyandırabilme güçlerinden dolayı örgütlü dini sistemlerde çok değerli kabul edilirler. Seremonileri ve imgelemi tümüyle bir kenara atan mezhepler, kendilerini ruhani cephaneliğin en değerli silahlarından yoksun bırakırlar. İnsan her şeyden önce bir homo religioustur.Homo religious olarak yaptığı maji ile ilgili her eylem aynı zamanda bir kutsal eylemdir. Bu anlamda majiyi pagan pratiklerinden ayırmak olanaksızdır. Pagan pratiği olarak, majiyi aynı zamanda Tanrı ve Tanrıça ile kurulan bir iletişim olarak ele alabiliriz.

Gündelik istekler doğrultusunda yapılacak her eylem, neo-paganizmin en önemli prensibi olan “Ye harm not” prensibine karşı çıkmaktır. Eskiden Üçlü Zincir Pagan Eğitimi ve İnisiyasyonu yoluna girenler sıkı bir ezoterik eğitimden geçirilir ve en yüksek etik değerleri edinmeleri sağlanırdı. Böylece adaylar elde ettikleri gücün sadece Evren’in hayrına kullanılmasını baştan kabul ederlerdir. Ancak her şeye rağmen bu gücü kendi yararına kullanan kişilerin çıkması ve çok daha kuvvetli dini sembolleri kullanmaları, okült diye adlandırılan ancak etik ve ahlaki değerlerin ön planda olmadığı çalışmaları yapmaları, çok farklı büyü türlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.Neo-Pagan büyü sistemine geri dönecek olursak, Dugan’ın(2008) büyü tarifine göz atmamız yerinde olur:
“ Büyü hayatımızda olumlu değişimleri etkileme sanatıdır. Büyü aynı zamanda Doğa’da bulunan ama bilim tarafından henüz açıklanmamış bir güçtür. Doğa’nın tüm parçaları birbirleriyle bağlantı halindedir; tıpkı bir örümcek ağının tüm telleri gibi. Ağın bir parçasına dokunursanız bütün ağ titrer. Büyü yaparken ve olumlu değişimler gerçekleştirmeye çalışırken, ruhsal ağda nazik bir şekilde yeni örgüler oluştururuz. Büyü sempatik bir süreçtir. Kendi kişisel gücünüzün temelinde nesneler ya da yaratıklar arasında bulunan bağlantıda, titreşimde veya uyumda çalışır.”Bu açıdan bakıldığında Neo-Paganizmde Ezoterik ve Büyü çalışmaları, Evren’e ve güçlerine saygı duyarak, sadece kendi yaşantımızda olumlu değişiklikler yapmak için kullandığımız bir tür törendir. Eğer başka varlıkların iradelerine aykırı bir çalışma yaparsak bu, neo-paganizme aykırı olurdu. Sonuç itibari ile, günümüz Neo-Paganizmi ve yine günümüzde halen uygulamalarının yapılabildiği ve takipçilerinin günden güne arttığı Paleo-Paganizm ritüellerinin karşılaştırmasındaki majik anlayış bu şekildedir.

- Birkan Koç (Achilles)

Kaynaklar;
- Paganizm 1 - Germen ve İskandinav Paganizmi - Erhan Altunay
- Witchcraft Today - Gerald Gardner
- Natural Wytchery - Ellen Dugan
- Magic: Its Ritual, Power and Purpose - W.E. Butler
- Circle for Hekate - Covenant of Hekate by Sorita D'este
değerli ve açıklayıcı anlatımın için teşekkürler :)
 
Üst