Karma Nedir ve Ne Değildir?

OldWays

Üye
Karma Nedir ve Ne Değildir?

Karma, insanlık tarihi boyunca çeşitli kültürlerde var olmuş ve binlerce senelik geçmişi olan bir konsepttir. Yaygınlığına rağmen karma düşüncesi genelde yanlış anlaşılmakta ve asıl özü saklı kalmaktadır.​

Karma nedir?
Bhagavad Gita’da “moksha” üzerine diyaloglar bulunuyor. Moksha, yeniden dünyaya geliş çemberinden çıkma ve hislerimizin bizi aldattığı dünyadan kopup özgür olma halidir. Yalnızca Karma ağından kendimizi kurtardığımızda erişebileceğimiz bir mutluluk mertebesidir. Oraya varınca artık ruhumuz yeniden doğuşun da ötesinde başka deneyimlere gitmeye hazırdır.
Hint felsefesine göre kendi çıkarlarını gözetmeksizin başkaları için bir şey yapmaktan daha “öte” bir eylem varsa o da spiritüel bilginin, sükunetin ve doğrunun aranmasıdır.

Paramahamsa Tewari karmayı şöyle açıklıyor:
“Karma İlkesi bireyin hayatı boyunca edindiği deneyimlerin bedenle bütünleşmesini gerektirir ki bu da içinde ince ince işlenmiş bir zihni ve yeniden doğuş için belli bölgelere gitmeyi gerektirir. Karma ilkesi temelde kişinin ettiklerinin geleceğini şekillendirdiği prensibine dayanır. İnsan diğer tüm varlıklarda olan içgüdüsel alışkanlıkların dışında doğruyu yanlıştan ayırma yetisine de sahiptir.”

Yani basitçe ifade etmek gerekirse ne ekersek onu biçiyoruz. Karmanın kelime anlamının “eylem”, “amel” olduğuna ve bu eylemlere düşünce ve niyetlerinizin de dahil olduğuna dikkat çekmek gerekir. Karma ilkesi açıkça belirtir ki evren, yaptıklarınızın karşılığını ya bu hayatınızda ya sonrakinde illaki verecektir. Eylemlerin de düşüncelerin de “getirileri” mevcuttur.

Burada yaptıklarımızın sonuçlarına dokunduğumuzda şahsen ben “iyi” ve “kötüyü” dışarıda bırakma taraftarıyım. Bir kişi bizim “iyi” ya da “kötü” olarak algıladığımız şeyleri yapmış olabilir. Asıl gerçek şu ki biz onları nasıl algılayıp etiketlemeyi seçersek seçelim onlar temelde birer deneyimdir. Bunlardan ders çıkarıp büyümeyi seçerek karmanın ağlarından kurtulmak yerine niye “kötü” şeyler olduklarını düşünüp kendi yolumuza taş koyalım?

Jainizm gibi bazı Hint felsefelerine göre Karmalar, etrafımızı saran görünmez madde parçacıklarıdır. Ruhlarımız bu karmaları çeşitli eylemlerle kendine çeker. Mesela ne zaman öfkelensek, düzenbazlık yapsak ya da aç gözlülüğümüz tutsa bu karmaları kendimize çekeriz. Aynı şekilde birinin canını acıttığımızda veya birini öldürdüğümüzde de kendimize karma parçacıklarını çekeriz. Jainizme göre bu karmalar kat kat birikerek gerçek potansiyelimizi fark etmemizi ve ruhumuzun sesini duymamızı engeller.

Karma felsefe ve konseptinin binlerce yıl boyunca çeşitli biçimlerde farklı kültürler, dinler ve filozoflarca tartışılmasını ben çok ilginç buluyorum.

Karma Yogası
Tekrar belirteyim ki karma sadece eylemden ibaret değildir. Hint felsefesinde berrak ve temiz zihinlerin jihana yogası yapacağına inanılır. Jihana yogası bilgi yogası olarak da bilinir. Daha önce de bahsettiğim gibi, hakikati aramak standart karma yogası yapmaktan (getirileri ve sonuçlarını düşünmeksizin iyi amel işlemek) daha üstün bir eylem olarak görülüyordu. Ama her iki versiyon da nihayetinde aynı yere çıkar.
Karma yogası yapmak gezegen(ler)e faydalı davranışlarda bulunmak, dünya(lar) ve diğerleri için kalbin derinliklerinden gelen iyiliklerde bulunmak gibi şeyler yapmaktır. İnsanlar övgü toplayıp ötekilerin gözünde “iyi görünmeyi” amaçlayarak kendilerine faydası dokunacak işlere yeltenebileceği için bunu unutmamak önemlidir. Kalbinizdeki yanlış niyetlerle yola çıkarak “karmadan kaçmış” olmazsınız. Aksine, iyilikle boyanmış bencillik daha fazla karma çekecektir. Karma daha çok içinizden gelenle alakalı bir durum (ben de tam şimdi ona değinecektim).

Asıl Karma İle Yaygın Karma Anlayışı Arasındaki Fark,
“Yaygın karma anlayışı” demekle “hak eden hak ettiğini bulur” ifadesinin altında yatan fikri ve iyi şeyler yapmanın size de iyilik getireceği düşüncesini kastediyorum.

“İyi” eylemlerin kişiye doğal olarak faydası dokunabilse de “kötü” bir şey yapanın başına illa kötü bir şey gelecek demek değil bu. Amaç sırf negatif enerji döngüsü tamamlansın diye sizin de kötü bir şey yaşamanız değil, yaptıklarınızdan ders çıkarmanızdır. Yaptığınız her şeyin sonunda bir şey öğrenmeye bakın. Biz bilinç seviyesinde farkında olmasak bile ruhumuz hep yapıp ettiklerimizden beslenir. Karma kendini ileri taşıma fırsatıdır. Birinin başka birine zarar verdiğini ve daha sonra zarar veren kişinin de zarar gördüğüne tanık olursanız “işte karma”, “hak eti” demek size düşmez. Karma biz nihayetinde ondan kurtulabilelim, ondan gerekenleri öğrenip hayatımıza devam edelim diye birikir. Yargı ya da suç enerjileriyle bir alakası yoktur.

Dahası, iyiliğin iyilik getireceğine inanarak bir şey yaparsanız Karmanın özüne ihanet etmiş olursunuz. Niye? Çünkü karma kalbinizin derinliklerinden bencilliğin olmadığı bir yerden gelip kazanç hesabı yapılmaksızın tüm dünyanın faydasına olan şeylerdir. Eğer bir şekilde ödüllendirileceğiniz fikrine sahipseniz kendinizi daha çok karmaya batmış bulabilirsiniz. En önemli şey eylemlerinizin arkasındaki niyetlerdir.
“Spiritüel bir bilinçle ödül beklemeksizin yapılanlar özgürlük hazzına haz katar. Bu tatmin noktasına erişildiğinde kişi mümkün olan en üst bilince ulaşır ve özgürlük de beraberinde gelir. Bu yolda eylemlerde bulunmakla yaşayan bir varlık eylemsiz bir varlığa dönüşür. Spiritüel bilinçte arzulardan arındırılmış eylemler kişiyi özgürleştirir.”

Kısa bir süre önce internette şöyle bir alıntı dolaşıyordu:
“Karma, intikama hiç gerek yok. Sen sadece sırtını yaslayıp beklemeye koyul; sana kötülük edenler kendi kendilerini mahvedecek zaten. Şanslıysan tanrı sana o günü de gösterir.”

Yukarıdaki gibi birinin başkalarının acısından keyif alacağı fikrinin karma teorisiyle bir alakası yoktur. Karma yargılamaz, öğretir.

Kolektif Karma
“Yaşadığımız evren ve ona dair ortak fikirlerimiz karmanın bir ürünüdür. Aynı şekilde, gelecek yaşamlarımızda da yer alacağımız deneyimler oradaki varlıklarla paylaştığımız karmanın ortak bir ürünü olacaktır. İnsan olsun olmasın her şeyin yaşadığımız dünyaya bir katkısı vardır. Dünyamız için hepimizin ortak sorumlulukları bulunur. Hepimiz her şey ile bağlantı halindeyiz.” – 14. Dalai Lama
Bireysel seviyede karma çekebildiğimiz gibi bunu kolektif olarak da yapabiliyoruz. Tek vücut bir insan ırkı olarak da eylemlerimizin sonuçları bulunur. Etrafınıza bakın; Dünya gezegeni ve onu bizimle paylaşan diğer canlılar ile nasıl bir arada varlığımızı sürdürüyoruz.
Bence burada ne yaptığımızı (ne düşünüp nasıl davrandığımızı) ve bu düşünce ve eylemlerin sonucuna göre nasıl bir gerçeklik algılayışı türettiğimizi sorgulamamız çok önemli. Kuantum fiziği insan bilincinin önemini ve bilincin fiziksel dünyaya etkilerini gösteriyor ne de olsa.

Ayrı şeyden bahsediyor olsa da karma fikrine de değindiği için aşağıdaki alıntı ile yazımı sonlandırıyorum:
“Genel anlamda bazı farklılıklar olmasına rağmen bence Budist felsefe ve Kuantum Mekaniği dünya görüşleri bakımından oldukça benzer. Bu iki muhteşem örnekte insan düşüncesinin etkisini görebiliyoruz. Harika düşünürlere duyduğumuz hayranlık bir kenara, onların da bizim gibi insanlar olduğunu unutmamak gerek.”
– Dalai Lama

**Bu, Hint felsefesindeki karma anlayışının oldukça kısa ve yoğun bir yorumudur. Lütfen Karmanın farklı zamanlarda Dünya’nın farklı yerlerinde yaşamış çeşitli antik kültürlerde de var olduğunu unutmayın.

Yazan: Arjun Walia
Çeviren: Nejla Nur Güney
 

5.45x

Editör
Güzel paylaşım, keyifle okudum Achilles. Bu konularla ilgilenen herkesin bilmesi gereken bilgiler.

Dahası, iyiliğin iyilik getireceğine inanarak bir şey yaparsanız Karmanın özüne ihanet etmiş olursunuz. Niye? Çünkü karma kalbinizin derinliklerinden bencilliğin olmadığı bir yerden gelip kazanç hesabı yapılmaksızın tüm dünyanın faydasına olan şeylerdir. Eğer bir şekilde ödüllendirileceğiniz fikrine sahipseniz kendinizi daha çok karmaya batmış bulabilirsiniz. En önemli şey eylemlerinizin arkasındaki niyetlerdir.
“Spiritüel bir bilinçle ödül beklemeksizin yapılanlar özgürlük hazzına haz katar. Bu tatmin noktasına erişildiğinde kişi mümkün olan en üst bilince ulaşır ve özgürlük de beraberinde gelir. Bu yolda eylemlerde bulunmakla yaşayan bir varlık eylemsiz bir varlığa dönüşür. Spiritüel bilinçte arzulardan arındırılmış eylemler kişiyi özgürleştirir.”
Bu kısımda bahsi geçen şey bunu bildikten sonra mümkün olabilir mi? Kişi eğer içinden gelerek yapması gerektiğinin bilincinde olursa, her zaman bir beklenti içinde olmaz mı? Örneğin bunun bilincindeyim ve bir bağış yapmak istiyorum. İçimden de geliyor, ama bir şekilde ödüllendirileceğimi de biliyorum. Dolayısıyla bir beklenti içerisinde olurum.

Teşekkürler...
 
Üst