Şamanizm Nedir?

Dokuz

Üye
Şamanizmin Tarihi


Şamanizm tarihinden başlamamız gerekirse öncelikle, belirli net bir tarihinin olmadığı ve tahmini olarak bulunan en eski mezar, mağara çizimleri gibi kaynakların keşfiyle, eski taş devrine hatta daha da eskiye (yani yaklaşık 20-25 bin yıl) öncesine dayanmaktadır. Şamanizm özünde bir görü (vizyon) geleneğidir, doğal dünyanın tanrı ve imgeleriyle bağ kurmaya yarayan değiştirilmiş bilinç konumlarının eski bir kullanım pratiğidir. Şamanizm özünde inisiyasyon ile aktarılan bir vecd ve trans öğretisidir. Şamanı düşündüğümüzde karmaşık ve gizemli bir büyücü, hekim gelir aklımıza. Şamanlar, esrime (trance) durumuna girerek ruhsal (soul) görü araştırması yapmak, kutsal yerlere yolculuk etmek, kozmik amaçlı konular adına insanlığa haber iletmek üzerine yetkilidir. Şöyle demek daha yerinde olur: Şaman bir iyileştiricidir, hastalığın enerjisini ve ruhta ki etkilerini keşfetme yetisi vardır. Bir bakıma da büyücüdür, bu amaçla ruhlarla dostluk kurar, işbirliği yapar, ya da bir medyum gibi kaybolmuş eşyaları ortaya çıkarır. Başka bir zaman şaman bir çeşit rahip gibi görevler de edinebilir. Yaradılış tanrısı ile günlük alışılmış işler arasında bir aracı olarak icraatlerini yerine getirir. Bu özgün rolüne karşın şaman, evrensel anlamda korkuyu ve saygıyı yöneten kişidir bir bakıma, çünkü o, başka dünyalara yolculuk edip tanrı ya da tanrıçaların bildirileriyle geri dönme gücünü sahiptir.


Şamanizmin Din Anlayışı ve Tabuları

Şamanizm bir din ya da dini olgu değildir. Kendi başına büyücülük temelinde ortaya çıkmış karmaşık bir kültürel olgudur. Yani büyücülük esasında ilkel sanat, tıp, estetik, tabiat düşünceleri ve din düşüncelerini kendinde barındırmış durumdadır. Şamanizm, ne kendine özgü bir din ne de büyünün bir şeklidir. Her iki alanı da ilgilendiren yanları bulunan, çeşitli din ve dünya görüşlerini birleştiren bir inanış biçimi, teknikleri ve ekolüdür. Şamanizm’in tek tanrılı dinlerde görüldüğü gibi bir inanç sistemi ve kesin kuralları mevcut olmadığı için, Şamanizm’i tarif ederken ona, Orta Asya ve Sibirya bölgesini çevreleyen dinlerden, çeşitli yollarla etkilenmiş ve zamanla kendi kültür kimliğini oluşturmuş bağımsız bir “kültür ocağıdır” denilebilir. Ak, kara, şifacı ve kartal olarak dörde ayrılır şamanlar. Fakat bunlar iyi ya da kötü oldukları anlamına gelmez. Tabu anlaşıldığı üzere ilkel toplumlarda şekillenmiş bir durumdur. Batıda yapılan araştırmalara göre, tabular insanoğlunun doğaüstü olaylar hakkında düşünmeye başladığı anlarda ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu duruma ruh hakkında düşünmeye başlamaları, kendinde ve tabiatta olup bitenleri merak etmesi neden olmuştur. Ayrıca insanoğlunun ölümü doğru anlayamamasına ilişkin olarak “ruh ölmez” görüşleri de ortaya çıkmıştır. Bu görüş günümüzdeki tabuların birçoğunu oluşturmaktadır. “Her şerde ruh var” görüşü (Animisizm) tüm tabuların kaynağı sayılmaktadır. Günümüzde Şamanizm kalıntılarının tabu haline gelmesi de toplumun hissi benzetme yoluyla ister istemez nesneleri, olguları kutsallaştırmasından kaynaklanmaktadır. Çalışmada tabular hakkında örnek verirken sınırlamaya gidilmiş, sadece ikinci el kaynaklardan yararlanarak Uygur toplumundaki tabulardan söz edilmiştir. Tabu kendi başına geniş bir inceleme alanını kapsayan araştırma konusudur. Tabular gelenek görenekleri kendilerinde yansıtmakla kalmayıp, tarihte inanılan inanç, itikat ve dinlerin izlerini de taşımaktadır. Bugün karşılaşılan tabuların bazılarının deneyimden kaynaklanan yönü olmakla birlikte, bazılarının ise geçmişe dönük çok da anlamlı bir yönü bulunmamaktadır.


Şamanizmin Geçmişi

Başta Sibirya ve Ural-Altay halkları olmak üzere dünyanın hemen her yerindeki kandaş toplulukların (Aynı atadan gelen farklı halklar ) Şamanizmi yaymasında önemli bir rolü vardır. Günümüzde kandaş topluluklar ile sınıflı toplumlar arasında Şamanist kültür alışverişi olduğu da düşünülmektedir. Kandaş topluluklar Şamanist kültürün temelini oluşturur. Son zamanlarda yapılan çalışmalar, Şamanizm’in doğuşunu paleolitik ya da neolitik çağın başlangıcı olarak kabul etmektedir. Fransa'da ki Lascaux Mağarasında bulunan, MÖ 15-13 bin yıldan kaldığı tahmin edilen resimlerde Şamanizm’in en eski motiflerinden bir kaçına rastlanmıştır. Arkeolojik kanıtlar Şamanizm’in 20-30 bin yaşında
olduğunu bildirmektedir. Genel olarak uygarlık öncesi toplumların inançlar bütünü olarak görülen şamanlık, tarih boyunca çeşitli uygarlıkların etkilerine açık olmuştur. Şamanik yöntemlerle ilgili dikkate değer özelliklerden birisi de değişik yer ve zamanlarda farklı görünümler almasına karşın Avustralya yerlilerinden Kuzey ve Güney Amerika’ya, Sibirya ve Orta Asya’dan Avrupa ve Güney Afrika’ya kadar dünyanın birbirinden ayrı ve uzak bölümlerinde dahil birbirine çok benzer olmasıdır. Şamanizm günümüzde Türkler ve diğer Orta Asya halklarının hayatını değişik oranlarda etkilemeye devam etmekle birlikte halen Orta Asya’da başlı başına bir din olarak geçerliliğini korumaktadır. Tatarların bir kısmı özellikle Hakasya Türklerinin hemen hemen tamamı Şamanist’tir. Rusya, Moğolistan, Tacikistan, Kazakistan gibi ülkelerde de Şamanist topluluklara rastlanmaktadır. İnsanın aklıyla eylemlenen varoluş olması, bilimsel bilgi birikiminin olmadığı süreçte dünyanın birbirinden çok farklı bölgelerindeki doğa olaylarına karşın benzer tepkiler vermesini açıklar. Nedensellik zincirinin oluşturulamaması insanda korkuyu yaratmış, olguların doğaüstü gerekçelerle açıklanmasına neden
olmuş ve bunların yarattığı sorunların çözümünün de doğaüstü olmasını gerektirmiştir. Tüm bunlar Şamanizm içinde ele alınan uygulamaların, ritüellerin birbirinden çok farklı toplumlarda bile
benzerlikler göstermesine neden olmuştur. Ancak günümüzde belli bölgedeki Türk nüfusta halen etkinliğini sürdürmesi nedeniyle Şamanizm’in Türklerin yaşamlarını daha çok etkilemesine ve Türk
kültürüyle daha çok anılmasına neden olmuştur.


Şamanizmin Etimolojisi

Şaman kelimesinin etimolojik kökeni üzerinde yapılan çalışmalar bu terimin Tunguzcadan Rusça yolu ile Batı bilim dünyasına geçtiği bilinmektedir. Şaman kelimesi ilk kez 17. yüzyılın sonlarına
doğru Rus elçisi olarak Çin’e giden E. Isbrand’ın ve A. Brand’ın izlenimlerini anlatan seyahatnamede geçer. Şamanların varlığına ait ilk bilgiler 6. yüzyıl Çin kaynaklarından elde edilir. Kelimenin kökeni
konusunda da tam bir netlik yoktur. Kimi araştırmacılar Mançuca veya Moğolca, kimileri de Sanskritçe olduğunu ileri sürerler. En çok kabul gören görüş “şaman” kelimesinin Tunguzca bir kelime olduğudur. Tunguzcada dilenci din adamı anlamına gelmektedir. Türk halkları ise şamanlara genellikle “kam” adını vermişlerdir. Kam “kâhin, büyücü” anlamına geldiği gibi “uzman hekim, bilim adamı, felsefeci” anlamlarına da gelir. Kutadgu Bilig’de de geçen kam kelimesi hekimin yanında yer alan, hekim hastayı ot ile tedavi ederken kendi yöntemleriyle daha çok ruhsal yolla, efsun ve sihirle iyileştirmeye çalışan kişi olarak tanımlanır.


Türklerde Şamanizm Görüşü

Şamanlık anaerkil toplumsal yapının izlerini taşımaktadır. Kadın ve erkek şamanlar vardır, ancak kadın şamanların daha kuvvetli oldukları kabul edilir. Dişi kutsallıkların önemli ve saygın olduğu
görülmektedir. Ahmet Şener, Şamanizm’in anaerkil kökenli olduğunu “( bir halk olan Yakutlarda erkek şamanlar, özel cübbeleri bulunmadığı zaman kadın entarisi ile ayin yaparlardı.” diye kaynaklarıyla yazmıştır. Ayrıca Şamanların halen bir tutam da olsa uzun saç bırakmaları da buna gerekçe olarak gösterilmektedir. Bunun önemi ise Şamanizmin temelinde bulunan "evrenin kat sisteminin" bir yansımasıdır aslında. Doğadan yani yer küre olarak adlandırılan tanrıçaya olan saygıdandır. Genel anlamda işleyişleri aynı olsa da hitap olarak farklılıklar bulunmaktadır, bu yüzden kendi kültürümüzün hitaplarından ilerlemek istiyorum. Şamanistler dünyayı gök, yeryüzü ve yeraltı olmak üzere 3 kısma ayırırlar. Gökte, “yukarıdaki dünya”da, Ülgen adı verilen Gök Tanrı ile ona bağlı iyi ruhlar vardır. “Orta dünya”da yeryüzünde, insan yaşar.
“Aşağıdaki dünya” yeraltı, ise Erlik ile ona bağlı kötü ruhların meskenidir. Şamanlık aydınlık gökle, karanlık yeraltı ikiciliğine dayanan bir anlayıştır. Şamanlığa bağlı halklarda Gök Tanrı göğün en üst katında ve insana benzeyen kişileştirilmiş bir varlık olarak tasarlandığı için ona “ulu” anlamına gelen “Ülgen” adını vermişlerdir. Gök Tanrı dünyanın düzenini yöneterek kaderini belirleyen varlıktır. İnsana çocuk veren de odur. Yalnız iyilik eden tanrıdır. Dünyayı aydınlatmak için güneş ve ay olarak göğe iki büyük madeni ayna koyduğuna inanılır. "Erlik”in de yeraltının en alt katında kara çamurdan yapılmış sarayda kara bir tahtta oturduğuna inanılır. En büyük felaketlerin nedeni hep Erlik’tir. Erlik insanın canını alıp yeraltına götürür, orada sorguya çektikten sonra kendi emrinde kullanır. Erlik’i simgeleyen put veya resim yapılmaz.


Şamanların Özellikleri

Şamanizm evrenin, topluluğun ve insan varoluşunun kutsal bir bütün olarak algılanmasıdır. Şamanlığın temelinde insan ve doğanın birlik ve beraberliği ve de uyumu düşüncesi yer alır. Şamanizm’in iyi-kötü ruh, aydınlık-karanlık dünya gibi ikili bir yapısı mevcuttur. Şamanist dünya görüşüne göre de bütün dünya iyi ve kötü ruhların etkisi altındadır. Şamanın vecd hali ile toplum da şamanla birlikte
“kutsal”la buluşmuş olmaktadır. İnsanlar ruhların huylarını ve onlara hangi yollarla ulaşılacağını, onların nelerden hoşlandığını, hangi kurbanlardan memnun kalacaklarını bilemezler. Özellikle insanlara ve hayvan sürülerine kötülük yapmaya hazır kötü ruhlarla ilişki kurmak yetisi, ata veya akraba ruhlarından aldığı kuvvet ve ilham ile ancak şamanda bulunur. Bu yardımcı ruhlar olmaksızın şaman etkili olamaz. Şamanın gücü yardımcı ruhların çokluğu ile orantılıdır. Büyük şamanların 10, küçük şamanların da 2 civarında yardımcı ruhları olur. Ayinler şamanın tüm yardımcı ruhları geldikten sonra başlar. Şaman içine giren ruha göre özellik kazanır (örneğin ateşe dayanıklılık, yaşlı bir şamanın çok hareketli olabilmesi vs.). Yardımcı ruhlar zaman zaman hayvan ve kuş figürlerinden esinlenen ruhlardır. Böylece iyi ruhların etkilerini devam ettirmeye, bir yandan da kötü ruhların zararlı eylemlerini önlemeye ancak şamanın gücü yeter. Şaman bu amaçlarla düzenlediği ayinlerde ruhlar ile ilişkiye geçip onları hoşnut ve razı ederek istenen sonucu almaya çalışır. Ruhlarla bu ilişkiyi kurabilmek için de belirli yetenek ve yatkınlık gereklidir.


Şamanın Eğitimi

Sadece belirli bir eğitimi almak kişiyi şaman yapmaz. Şamanlık doğuştan gelen ve kaçınılmaz bir özelliktir. Aydın Şamanların, ruhlar tarafından seçilmiş olduklarını ve Şamanın seçiminin kişisel iradeye bağlı olmadığını belirtir. Bu seçimin kimi zaman kişide tanımlanan bir takım belirtilere göre yapıldığını ifade etmektedir. Böylece Şaman olacak kişinin, olağanüstü güçlerini önceden gösterdiğine inanılır ve halkın o kişiyi Şaman olarak kabul etmesini sağlar. Örneğin dişi çıkmış olarak veya altıparmaklı doğan bir bebeğin ileride Şaman olması beklenmektedir. Bunların dışında hastalık gibi bir nedenle uzun süre klanından uzak kalan kişi daha sonra ortaya çıkarsa da şaman adayı olarak kabul edilir. Bununla birlikte genellikle şamanlık soydan gelen bir özelliktir. Özellikle çocukluk çağındaki epilepsi nöbetleri söz konusu olan olağanüstü güç belirtisi olarak kabul edilmektedir. Nöbetlerin artması sonucu kişinin şaman olacağı anlaşılır. Bu durumdaki kişi davulunu alıp çalmaya başlar ve sakinleşip kendine gelir, böylece hastalıktan kurtulur. Şamanlığın özünü oluşturan vecd tekniğinin epilepsi ataklarıyla olan benzerliği bu özdeşleşmenin temelini oluşturur. Şaman olmaktan kaçınan kimsenin sonunda ya delireceğine ya da genç yaşta öleceğine, şamanlığı bırakanlarda ise hastalık olarak epilepsinin yeniden başlayacağına inanılır. Şamanlar genellikle zeki, hayalperest ve şair ruhlu olarak tanımlanırlar. Sadece eğitimle şaman olunamayacağı gibi sadece doğuştan yatkınlık ve yetenek de yeterli değildir. Şaman, görevlerindeki gücü ve bilgiyi atalarından alır. Böylece ayin sırasında davulunu yönetmeyi, makamla dualar okuyup ruhları çağırmayı ve onların yardımıyla kendi ruhunu bedeninden ayırıp aydınlık veya karanlık dünyaya gönderip dengeyi sağlamayı öğrenir. Ölmüş şamanların ruhları yeraltı dünyasından ayrılıp bu dünyada yaşarlar. Bu akraba ruhlar olmadan şaman görevini yapamaz. Engelleri aşmak için onların yardımına gereksinim duyar. Aday, şaman olarak eğitimini tamamlayıp yetiştikten sonra törenle giysisi giydirilir ve yemin duası edilir. Sonuç olarak şamanlık babadan çocuğa veya akrabadan akrabaya geçer. Genellikle de cinsel olgunlaşma döneminde şamanlığa davet olur. Şamanların eğitimi ortalama 3-5 yıldır ve zaman zaman bu süre 10 yıla kadar uzamaktadır.


Şamanizm'de Kurban Adetleri

Şamanizm’de törenler genel olarak ikiye ayrılmaktadır; belirli günlerde yapılanlar veya önceden belirlenmemiş törenler. Bu törenlerde, çeşitli halkların inanç, gelenek ve göreneklerine göre farklılıklar olmakla birlikte mutlaka kurban adeti vardır. At ve koyun dışında kan akıtılarak sunulan kanlı kurban bilinmemektedir. Kutsal sayılan bir yere, bir değere bir şey sunmak, eşya adamak, Şamanın davuluna, kutsal ağaçlara bez bağlamak, çeşitli maddelerden yapılan tanrı tasvirlerine yemek sunmak, ateşe içki dökmek ya da atmak kansız kurbandır. Kansız kurbanların bir başka biçimi de ruhlara adanıp kırlara salıverilen hayvanlardır.


Şamanların Giysileri

Belirli bi şaman giysisi olmamakla birlikte, cübbe ve başlık kesin olması gereken giysi öğeleridir. Ayrıca kadın şamanlar göğüslük, eldiven ve yüksek ökçeli ayakkabılar kullanmaktadır. Genellikle şaman giysisinin tümüyle bir kuş veya hayvanı simgelediği göze çarpar. Puhu kuşu tüyleri sık kullanılır. Başlık da kuş simgesini tamamlar niteliktedir. Şamanın ayin esnasında giydiği elbiselere baktığımızda mistik unsurlarla süslenmiş özel tasarımlar olduğunu görürüz. Şamanın giysisindeki bütün süs ve motiflerin fonksiyonu şamana, yeni ve sihirli bir beden vermek içindir. Tasvir edilen üç hayvan: kuş, ren geyiği ve ayıdır. Ancak kuşun ayrı bir yeri vardır. Puhu kuşu ruhları ürküttüğüne inanıldığı için sıklıkla kullanılmıştır. Ayrıca ruhları ürkütmek için kimi toplumlarda geyik boynuzu da kullanılmıştır. Bunun da sebebi kuş giysisinin trans halinde öbür dünyaya yolculuk için mutlaka gerekli olmasıdır. Ayrıca ruhları kovmak için giysiye bir takım zil ve çıngıraklar da takılır. Kötü ruhlardan korunmak için küçük yay, yıldızları temsilen boncuk, Ülgen’in kızlarını temsilen bebek, ay ve güneşi temsilen madeni
parçalar, değişik ruhları temsilen de değişik hayvan tüyleri cübbeye eklenir. Cübbesiz şamanın kötü ruhlar karşısında etkisiz kalacağına inanılır. Başlıklar, cübbeyle ve cübbesiz giyilen başlıklar olarak iki çeşittir. Şaman ölünce veya yaşlılık nedeniyle şamanlığı bırakınca giysisi, davulu, diğer araçları ormandaki bir ağaca asılır. Şaman’ın ruhlarla temasa geçmesi ‘Dünya Ağacı’na’ tırmanması ile ilgili olduğu için ağaç figürü önemsenmiştir.


Şaman Davulu

Giysiden daha eski olduğu bilinen davul, şaman giysisinin kalktığı bu günlerde bile hala geçerliliğini korumaktadır. Ayin için gerekli malzemenin en önemlisi olan davul dünyayı dolaşırken taşıt görevini yürütür. Karada at, sulardan geçerken kayık, göklere çıkarken kuş yerine geçer. Davulun tokmağı da ayrıca önemlidir. Gök veya yeraltında ruhlara ulaşmak için giderken tokmağın şamana yardımcı olan ruha göre kırbaç, kürek vs. olarak kullanıldığı düşünülür. Davulun ağacının insan eli değmemiş olması önemsenir. Davul yalnızca ayinlerde kullanılır. Derisi zarar görürse yenilenir ve eski deri ormanda bir ağaca asılır. Davulun iç ve dış kısmında kurban törenlerini yansıtan şekiller vardır. Davul ruhlar dünyasına giden şamana eşlik eden hayvanı simgeler. Davulun bir yüzü deri kaplıdır, diğer yüzü ise boştur. Cübbe gibi davulun da, sesi ile kötü ruhları korkuttuğu inanılırdı. Davuldan başka yay, baksı vs. gibi çalgı aletlerini de kullanan Şamanist toplumlar vardır.


Şamanların Görevleri

Ruhlarla ilişki kurma yalnızca şamanlarda olduğu için ayinlerde insanla ruhlar arasında aracılık yaparlar. İyi ruhların yararlı etkilerini sürdürüp, kötü ruhların zararlı etkilerini önlemeye çalışırlar. Şamana ruhlarla ilişkiye geçerek çözümlenebilecek zor sorunlarda başvurulur. Ayin sırasında şamanın ruhu kendi vücudundan ayrılarak başka dünyaya gider veya ruhlar şamanın içine girerek ona esin verirler. Şamanın görevlerini sıralayacak olursak;
1) Bir yıl kadar evde dolaştığına inanılan ölü ruhunu öteki dünyaya göndermek,
2) Ağır hastalıkları iyileştirmek,
3) Avda şansızlığı gidermek,
4) İyi ve kötü ruhlar arasında dengeyi sağlamak.
Hastalığın bedenden ayrılan ruhu kötü ruhun kapması yüzünden oluştuğuna inanıldığı için şaman bu ruhu bulup sahibine teslim etmek görevini üstlenir. Hastalık kötü ruhun insanın bedenine girmesi ile de oluşabilir. Bu durumda da şaman büyük bir güç harcayarak kötü ruhu hastadan uzaklaştırır. Şaman tüm bu uğraşları sırasında ruhlara kurbanlar sunar.


Şamanın İzlediği Yol

Şamanların dinsel törenleri tek tanrılı dinlerdeki gibi matematiksel kesinlikte şekillenmemiştir. Şaman ayinlerinde dış görünüş açısından belli birliktelik söz konusu olabilir, ama şamana yön veren
içsel güçler, yani ruhlar olduğu için ibadetin biçimi ve doğrultusu tamamen o anda şamanın özel durumuna, transa geçmesine, ruh haline bağlıdır. Ayin sırasında okuyacağı dualar, ilahiler vs. o sırada
aldığı ilhama bağlıdır. Şamanlar, kendi ustaları olan yaşlı şamanların okudukları duaları ezberlemeye mecbur değillerdir. Kendi koruyucu ruhları onlara nasıl ilham verirse öyle hareket ederler.


Şamanların Duası

Evveli kuday sen ongda sen ongdasang men munda
Tilegen tilek yine ber kas bidevge bala ber
Caksı kuday, cay kuday mırza kuday, biy kuday
Evveli kuday kök casagan onan keyin cer casanag


Evvela Tanrı sen işimi rast getir, işimi rast getirirsen ben buradayım; dilediğim dileği yine ver, büsbütün
kısırlaşmış kısrağa yavru ver; iyi Tanrı, geniş Tanrı, cömert Tanrı, bey Tanrı! Evvela Tanrı gök yaratmış,
ondan sonra yer yaratmış.
 
Üst